BAY E

Program Müziği

Merhaba, sevgili sinema dostları;

Programımıza başlamadan önce, geçtiğimiz günlerde yaşamını yitiren ve dün toprağa verdiğimiz değerli sinema emekçisi; belleklerimize Turist Ömer olarak kazınmış sayın Sadri Alışık'ı anmak istedik. Uzun yıllar sinemada görev yapmış ve özellikle komedi dalında ürünler vermiş olan sayın Sadri Alışık, herkesin sevdiği bir kişiydi. Oyunculuk yaşamını, geçtiğimiz yıl Yengeç Sepeti filmiyle aldığı ödülle taçlandırmıştı. Onu hep sevgi ve saygıyla anacağız.

Ferda Anıl Yarkın'ın Allahım Allahım adlı parçası giriyor ve bir süre sonra fade oluyor.

Sevgili sinema dostları;

Bugün sizlere sunacağımız film, şu anda gösterimde bulunan Bay E! Sinan Çetin'in son filmi. Filmin başoyuncusu bir televizyon programının sunucusu İsmet Berkan rolündeki Mehmet Ali Erbil. Televizyon programındaki adıyla Bay E! Filmin diğer oyuncuları ise şöyle:

Bay E'nin karısı Leyla rolünde Nathalie Heroux (Natali Öru), Dejavu TV yapımcı ve sunucusu Don Johnson rolünde Terran Greene (burada bir TV dizisinde oynayan Amerikalı bir oyuncuya gönderme var), polis şefi Rasim Öztekin ve sırası geldikçe görüntüye gelip sonra görünmeyen bir dizi ünlü. Bunlar arasında son yıllarda medyanın ünlendirdiği ve filmde şarkıları kullanılan Mustafa Sandal, Ferda Anıl Yarkın, Meltem Cumbul, Cansu Akbel, Yonca Evcimik, Özcan Deniz, yılların oyuncusu Sadettin Erbil, İzzet Öz, Bedri Baykam, Ara Güler ve daha başkaları var. Filmin yapımcılığını, yönetmenliğini, senaryosunu ve görüntüsünü Sinan Çetin üstlenmiş. Özgün müzik Tamer Çıray'ın.

Ferda Anıl Yarkın'ın Allahım Allahım adlı parçası

Film, Bay E ve karısının sevişme sahnesiyle başlıyor. Bu sırada araya bazı savaş sahneleri giriyor ve sevişmeyle koşut giden bir atom bombası patlamasıyla devam ediyor. Bu görüntüler televizyon görüntüleri. Daha sonra onları arabalarında konuşurken görüyoruz. Niçin orada oldukları ve nereye gittikleri konusunda herhangi bir bilgimiz yok. Ama burada birbirlerine itiraşarda bulunuyorlar. Her ikisi de birbirini aldattığını itiraf ediyor. Bu itiraşardan en çok etkilenen ünlü medya kahramanımızın karısı oluyor ve kocasını hemen oracıkta terkediyor. Film, bundan sonra Bay E'nin karısını aramasını ve bu arada yaşadıklarını anlatıyor.

Film başından sonuna kadar Sinan Çetin'in fotoğrafçı yönünün izlerini taşıyor. Çok iyi fotoğraf veren yerler bulmuş ve bunları iyi kullanmış. Akdeniz bölgesinin güneşinden ve geniş arazilerinden yararlanmasını bilen Sinan Çetin, filminde reklâmcı kişiliğini de ortaya koyuyor. Turistik bölgemiz olan Akdeniz bölgesine yatırım yapmış şirketlerin desteği her zaman kendini hissettiriyor filmde. Film içinde oyunculardan birisine adıyla istettiği bir bira şirketine filmin bitiminde, şirketin adını da vererek, teşekkür ediyor. Reklâm filmlerinde kullanılan tekniği kullandığı film, baştan sona hep, hem açık, hem de gizli bir reklâm izlenimi uyandırdı bende.

Ferda Anıl Yarkın'ın Allahım Allahım adlı parçası

Bay E, hızlı bir kurguyla oluşturulmuş olmasının yanında Türk sineması için bir çok ilki de beraberinde getiriyor. İlk defa bu kadar ünlüyü bir araya getiriyor, ilk defa stereo bir ses düzeni kullanılıyor ve bunun için Macaristan'a gidiliyor; ilk olduğu için de bazı senkron bozuklukları meydana geliyor. Yine ilk defa bu kadar çok firmadan destek alıyor. Çekim aşamasında bile medyanın ilgi odağı olmasını biliyor. Filmin her aşaması medyaya malzeme oluyor. Bunu Sinan Çetin'in iyi bir reklamcı olmasına bağlayabiliriz.

Bütün bu ilklerden sonra filmin çok iyi bir film olduğunu elbette söylemeyeceğiz çünkü iyi bir film değil. Daha ilk sahnelerde bile ikinci, üçüncü sınıf Amerikan filmlerinden izler buluyoruz. Belli bir konusu yok ya da var da neye hizmet ettiğini kavrayamıyoruz. Bir dizi saçmalık ve mantık hatası bulunan filmde, birden bire birileri, hiç ilgisi yokken bir başka şeyle ilişki kuruyor. Bay E'nin karısı kayboluyor, bir süre sonra bir bakıyorsunuz daha önce hiç tanımadığı bir adamın arabasında ortaya çıkıyor. Bay E arabasına benzin alıyor, şehrin dışındaki bir benzincide çalışan kız, Bay E'nin sekreterinin kızkardeşi çıkıyor. Çocuğunun bakıcısı, ne ilgisi varsa, Don Bey'in adamı aslında. Bay E'de anlamsız, ne için konduğu belli olmayan görüntüler de var. Örneğin bir Akbaba görüntüsü, başını çıkarıp içeri çeken kaplumbağa, aniden karşısına çıkan korkuluk.

Bay E, geniş açılı çekimlerle, Oliver Stone türü yol çekimleriyle dikkati çekiyor. Hiç bir Türk filminde olmayan bir kurgusu var. Film, tür olarak da belirli bir yere konamıyor. Fantastik türü andırıyor, ama fantastik değil. Güldürü öğeleri var, ama komedi değil. Serüven tadı var, ama o da değil. Amerikan sinemasında kullanılan bazı trükleri almış ve bunları ünlülerle desteklemiş. Sinan Çetin, rahat seyredilen bir film yapacağım iddiasıyla yola çıkmış ama ne anlatmak istediğini kendisi de anlayabilmiş değil belki de. Kendisiyle Aktüel dergisinde yapılan bir söyleşide Bay E'nin ne anlattığı konusunda şunları söylüyor:

Ferda Anıl Yarkın'ın Allahım Allahım adlı parçası

"Filmim komünikasyon sorunlarıyla ilgili aslında. Bilgi çağında bilgi toplumunda geçiyor öykü. Film şöyle başlar: Kahramanın karısı, kocasına ait bir bilgiyi öğrenir; kocası biriyle yatmıştır. Bu bilgi, adamın başını çok büyük bir belaya sokar. Ve daha sonra, karşılaştığı bütün tiplerle yanlış bir bilgi alışverişine girer. Bu yanlış bilgilendirme, küçük birimlerden büyük birimlere ve en nihayetinde en büyük kitle iletişim aracı olan televizyona kadar ulaşır. Bilgi teorilerinin, bilgi ticaretinin giderek çok önemli olduğu bir sosyal hayat anlatılır `Bay E'de".

Sinan Çetin böyle diyor, ama dediğini pek de yapamıyor. Medya eleştirisinden çok, yıllardır tartışılan yaşadığı topluma yabancılaşmış bir aydın eleştirisi daha ağır basıyor bu filmde. Zaten filmin Bay E, Entellektüel'in baş harfini çağrıştırıyor. Yakup Kadri'nin Yaban romanındaki aydınla bu filmdeki aydın arasında benzerlikler bulmak mümkün. İkisi de toplumuna yabancı. Sinemamızda, aydını konu alan çok sayıda film var: Bunlar arasında Erden Kıral'ın Hakkari'de Bir Mevsim'i, Fehmi Yaşar'ın Camdan Kalp'i sayılabilir. Bay E, özellikle Camdan Kalp filmiyle daha çok benzerlikler taşıyor. O filmde de, filmin kahramanı Kirpi, yine halkına yabancılaşmış bir tiptir. Yanında çalışan hizmetçisinin sorunlarını çözmeye çalışırken Anadoluya gider ve o zamana kadar hiç tanımadığı bir yaşam tarzı içinde bulur kendini. Ama Bay E'nin aksine Kirpi'nin sonu ölümdür.

Bay E de karısını ararken hiç tanımadığı, şimdiye kadar varlığından haberdar olmadığı bir dünyanın içine girer. Önce Don Bey'in işlediği cinayetlerin içine düşer ve her cinayetten sonra ustalıkla kurtulan bu sapık ve dil meraklısı adamın yerine kendisi cinayetle suçlanır. Bay E'den sonra filmin en önemli kişisi olan Don Bey ilginç bir kişiliktir. Önce cinayet işler ve işlediği bu cinayetleri kendi televizyonu olan Dejavu TV'de gösterir. Eğer cinayetlerine tanık olmuş birisi varsa onun da dilini kesmeye çok meraklı bir tiptir. Kahramanımız da böyle bir dil kesme operasyonuna tanık olacaktır. Ancak Don Bey bunu bilmemektedir. Bay E'nin karısıyla birlikteyken Bay E'ye dönüp, karısı görmediği bir zamanda dilini çıkararak çevirmeye başlamakta ve sonra kahramanımızın karısı Don Bey'e dönerken derhal sevimli pozunu takınmaktadır.

Ferda Anıl Yarkın'ın Allahım Allahım adlı parçası

Filmde kötü kahramanların hepsi esmer Türk vatandaşlarıdır. Karabıyıklı, bedenen gelişmiş ama kafaca az gelişmiş tiplerdir. Bu bana Sinan Çetin'in bazı ön yargıları olduğunu gösterdi. Amerikan filmlerinde de bu olgu vardır. İyi kahramanların hepsi Anglo-Sakson kökenlidir. Kötü kahramanlar ise hep esmer vatandaşlardır: Ya Porto-Rico'ludurlar, ya İspanyol asıllı ya da zencidirler. Amerikan yeni sağcı yönetmenlerin filmlerinde de bu olgular vardır. Sinan Çetin Amerikanvari film yapmak için ırkçı ve yeni sağcı damgası yemeyi bile göze alabilmiş. Sarı renkli bir otobüse binen Bay E, buradaki bıyıklı ve iri yarı erkeklerden oluşmuş "magandalar" korosunun birlik ve beraberlik içinde, belkide Bay E ile alay etmek için, medyanın üne kavuşturduğu pop müziği sanatçısı Ferda Anıl Yarkın'ın

Ferda Anıl Yarkın'ın Allahım Allahım adlı parçası

"Allahım Allahım - Neler çektim Allahım - İstiyorum yarimi - Geri gönder Allahım" (Bu sözler yerine parçanın kendisi çalıyor)

şarkısını söylemektedirler. Otobüs şoförü ve muavininin silahlı yönetimindeki bu koro, yol boyunca hep aynı şarkıyı tekrar edip durmaktadır. Yönetmen bu sahneleri, bu insanları çirkin göstererek veriyor. Hatta filmin sonlarına doğru, Bay E'nin dönüşüm geçirmesinden sonra, bu otobüsü taramasıyla birlikte yerlere saçılıyorlar. Genel çekimde verilen bu sahnede, bu insanlar, zehirlendikten sonra sırtüstü dönmüş ve ayaklarını çabalatan böcekler gibi görünüyorlar ve hâlâ aynı şarkıyı söylüyorlar. Eğer bu birlikteliği bozan olursa muavinin yakın ilgisine tanık oluyor. Daha sonra, Bay E'nin karısı da bu otobüse binmek zorunda kalıyor ve ön sıralara oturuyor. Bu sırada muavin yanına oturarak kadının mini eteği yüzünden sorunların çözülmediğini söyleyip böyle kişilerin otobüsün arkasında oturması gerektiğini anlatıyor. Bay E'nin karısı otobüsün arkasına geçiyor ve burada, yine bıyıklı bir maganda tarafından taciz ediliyor. Tabi bu hareketin suçlusu gene kadın oluyor ve otobüsten atılıyor.

Yönetmenin, bu insanlara bakış açısı, Bay E'nin Don Bey'den dayak yedikten sonra yolda baygın yatarken bir kişinin gelip bu insana yardım edeceğine, onu soyup parasını almasıyla iyice belirginleşiyor. Daha sonra yine bıyıklı, esmer insanlar gelip Bay E'nin üstünde ne varsa hepsini alıyorlar. Ama entellektüelliğinin göstergesi olan gözlüğe, her nedense, dokunmuyorlar.

Bütün bu örneklerden de anlaşılacağı gibi Sinan Çetin bu insanlara karşı önyargılı davranıyor ve bu onun takıntısı haline geliyor. Sinan Çetin, yönetmen olarak çeşitli evrelerden geçmiştir. 1970'li yıllarda, Türkiye'nin o zamanki atmosferi içinde maocu sol görüşü benimsemişti. Bu görüşü doğrultusunda ve işçi sorunlarını anlatan Bir Günün Hikâyesi'ni çevirmişti. Bu film, Fransa'da Hyéres Genç Sinema Şenliğinde üçüncülük ödülünü aldı. Daha sonra toplumsal komediye yönelerek, Şener Şen ve İlyas Salman'ın oynadığı 1982 tarihli Çiçek Abbas filmini yaptı. Yine aynı yıl çevirdiği, başrolünde İlyas Salman ve Müjde Ar'ın oynadığı, 1982 Antalya Film Festivali'nde en iyi film ödülünü kazanan Çirkinler de Sever adlı filmini yaptı. Daha sonraki yıllarda ise, daha önce içinde yer aldığı görüşün eleştirisi olan Serpil Çakmaklı'nın başrolünü oynadığı Prenses filmini yaptı. Bu film çok eleştirildi ve sinan Çetin dönek olarak nitelendi. Esmer ve bıyıklı insanlara olan ön yargısı belki de burada yatmaktadır. Çetin, bu filmden sonra sinemada kendisine Amerikan filmlerini rehber aldı. Amerikan filmlerinin hızlı kurgusu ve sürükleyiciliğini yakalamak ister gibi Berlin in Berlin filmini yaptı. Eli yüzü düzgün bu film, durgunluk içindeki sinemamıza biraz hareket ve canlılık getirdi. Türk sineması izlemeyen kitleleri de bu filme getirebildi ve başarı sağladı. Sonraki filmi Bay E ise, Berlin in Berlin'in ve reklamcılığının kazandırdıklarıyla yaptığı, şimdilik, son filmi.

Ferda Anıl Yarkın'ın Allahım Allahım adlı parçası

Bay E'yi bir de Ertem Eğilmez'in Arabesk'i ve Şerif Gören'in Amerikalı'sıyla kaşılaştırmak gerekirse bu filmlerle de benzerlikler bulunabilir. Bu filmler gibi absürd bir yapısı olduğu söylenebilir. Arabesk sinemamızın bir komedi eleştirisiydi, Amerikalı ise belli bir konusu olan, sürükleyici bir filmdi. Bay E'de ise belli bir konu bütünlüğü yok. Aydını mı anlatıyor yoksa medya eleştirisi mi yapıyor belli değil. Bay E aracılığıyla sunduğu çözüm sonuçta silahlı bir çözüm oluyor. Çırılçıplak olarak yol kenarında yatarken, yanına yaklaşan bir motosikletliyi öldürmesi bu değişimi başlatıyor. Motosikletli adamın giysilerini giyen Bay E, adamın motosikletini de alıyor. Motosikleti hareket ettirirken ezdiği gözlüğüyle birlikte artık rakipleri gibi olduğunu ve oyunu onların kurallarıyla oynayacağını gösteriyor. Entellektüelliğin simgesi olduğu anlaşılan gözlüğün ezilmesi, düşüncenin kaba kuvvete yenildiğini gösteren bir imge. Artık bundan sonra film kahramanımızın intikamını aldığı sahnelerle geçiyor. Bay E, Don Bey'i yakalayıp her şeyi itiraf ettiriyor ve karısıyla buluşarak mutlu sona doğru yol alıyorlar.

Mustafa Sandal'ın Ağlatma Beni adlı parçası tümüyle çalıyor.

Filmde oyunculuk açısından kendilerinden beklenmeyecek derecede iyi olanlar da vardı hayal kırıklığına uğratanlar da. Örneğin Mustafa Sandal otobüs muavini olarak, Meltem Cumbul Don Bey'in yardımcısı olarak oldukça başarılı oyunlar çıkarıyorlar. Don Johnson rolündeki Terran Greene de oldukça başarılıydı. Cansu Akbel'in de hakkını yememek gerekiyor. Mehmet Ali Erbil ise pek de fena değildi.

Dökülenler ise diğer medya ünlüleri. Örneğin bir Ahmet Kaya, bir Duygu Asena, bir İzzet Öz. Bunlar ve diğer ünlü kişilikler, filmde sırasıyla geliyorlar, söyleyeceklerini söylüyorlar ve sonra da çekip gidiyorlar. Onların yerine başkaları olamaz mıydı? Bu Sinan Çetin'in beklentilerine bağlı her halde. Filmde oynayan ünlülerden olan Bedri Baykam ise bir basın toplantısı düzenleyerek, Bay E filminin orijinal temasını kendisinin bulduğunu, bunu film yapması için Sinan Çetin'e anlattığını, ancak Sinan Çetin'in buna yanaşmadığını anlattı. Peki neden kendisi de bu film de rol aldı? O zaman farketmemiş miydi? Bu da başka bir düşündürücü yan.

Film hakkında son olarak söyleyeceklerimizi de söylemeden önce sinema eleştirmenlerimizden bir kaç alıntı yapalım.

Ferda Anıl Yarkın'ın Allahım Allahım adlı parçası

Atilla Dorsay, 17 Mart tarihli Yeni Yüzyıl'da şöyle yazıyor: "Kuşkusuz daha ciddi bir öğe, filmin yansıttığı kimi tipik Sinan Çetin saplantıları... Film bu haliyle öncelikle medyaya, medyanın şu anda Türk toplumu içindeki abartılı, olumsuz, giderek zararlı işlevine saldırıyor.

Hele finalde tek kişilik TV'ye indirgenen ve saldırganlık , şiddet ve ölüm kusan bir özel TV anlayışının karikatürü ilginç. Kuşkusuz hemen tümünü son dönemde aynı medyanın yarattığı ünlü isimleri kullanarak yapılan bu medya eleştirisinin çok ciddiye alınacak yanı yok.

(...) Velhasıl "Bay E", kafasını belli şeylere takmış bir yönetmenin tüm takıntı ve saplantılarını yansıtan bir film, sonuç olarak seyredilebilen ve yer yer güldürebilen bir eğlencelik..."

Başka bir eleştirmenimiz Sungu Çapan 17 Mart tarihli Cumhuriyet'teki köşesinde şunları yazıyor: "Yeşilçam'ın kronik yaratıcılık kısırlığına çare olamıyor, `klip ve reklam filmi ustası' Sinan Çetin'in seyrettiğimiz son çabaları. Kamerasını `altına yeni Mercedes çekmiş hacıağa gibi' kullanan yönetmenimizin komediden `fars'a yelken açan, gösterişli, albenili bu parodi denemesi, giderek işporta malı, kitsch (kiç) bir zevkin gülünç hezeyanlarına dönüşüyor. `Satılmış ruhlar çöplüğü TV'ye, yükselen değerlere ilişkin eleştiriler, ekrandaki açık oturum ya da paneller hakkındaki kimi iğneleyici dokundurmalardan da geri kalmayan bu komikten çok gıcık `karısını arayan medya maymunu öyküsü' çeşitlemesi, kimilerine `Neler çektim Allahım' şarkısı eşliğinde epey sıkıntılı dakikalar geçirtse de bendeniz perdede konuşmalı ya da konuşmasız rol kesen bazı tanıdığım ünlüleri seçip izlerken yer yer eğlendiğimi itiraf edeyim.

Ama yüzeysel karı-koca sorunlarıyla yavan bir cinai entrika ve maceradan yola çıkarak ülkenin gündeminde yer alan kimi konularla sözüm ona dalga geçen bu yamalı bohça eş dost filmi, Doğan Hızlan'ın da belirttiği gibi her şeyin parodisini yapmak isterken bir süre sonra kendisi tam bir parodiye dönüşüyor sonuçta."

Ferda Anıl Yarkın'ın Allahım Allahım adlı parçası

Burçak Evren de 18 Mart tarihli Pazar Postası'nda şunları yazıyor: "Bay E, her şeyden önce değişik, ayrıksı bir film. Sinemamızdaki yerleşik ve beylik kuralları dışlayan, hiçe sayan özgün ve özgür bir deneme. (...) Tüm önyargılı bakışa karşın, film sizi daha baştan kuşatıp o bilinmeyenmiş gözüküp, aslında çok bilinen ve yaşanan gerçeğin alayı içine alıyor. İzleyen daha ilk kareden, jenerikten başlayarak edilgin olmaktan kurtulup etkinlik konumuna geçiriliyor. Ne olacağını değil de ne olduğunu anlamaya yöneltiyor. Her bir şeyin altını çizmeyip isteyerek ıskalıyor. Ekonomik ve sosyal değişim sürecinin zayıf düşürdüğü, medyanın yapaylığına tutsak ettiği toplumun oldukça tiye alınmış bir panoramasını çiziyor. İster istemez, edilginlikten sıyrılmanın keyfini pek fazla çabaya ve zekaya gerek duymadan beyin jimnastiğine dönüştürüveriyorsunuz. İşte o zaman film mi klip mi olmanın ayrımını daha kolaylaştırıp, daha bir tadına varıyorsunuz filmin.

(...) Bay E'nin yenilikçi ve ayrıksı sinemaya göz kırpan erdemlerinin yanısıra sinemamıza özgü kronik yapaylıkları içeren yanlışları da var. Film tümüyle gerçekçi olmayan bir karamsarlığı içeriyor. Bir kişinin dışında tüm tipler olumsuz. Her şey yapay ve korkutucu. Şiddet ise alabildiğine hatta kontroldan çıkarılmış gibi kullanılmış. Kadınlar ise ya doyumsuz, ya da baştan çıkarılmaya ya da çıkartmaya eğilimli. Karalara bürünmüş polislerin durumu ise eleştiriyi bir başka adrese yönlendirmiş izlenimi veriyor. Ama hepsinden öte şiddetin kullanılışı tedirgin ediyor izleyeni. Bay E, hem kurban hem de cellat görevini üstlenmiş. Bireyin yalnızlığı, dışlanmışlığı ve yargısız infaza açık oluşu, hakkını yine aynı yöntemleri kullanarak alması gibi yanlış ve yanıltıcı bir biçimde çözüme ulaştırmış. Liberalizme yakın ve yatkın bir düşünceye sahip Sinan Çetin'in bireyin kıstırılmışlığını şiddet yoluyla çözüme ulaştırıp ferahlatması sanırım büyük bir çelişki.

(...) Bay E, son dönem her Sinan Çetin filmi gibi tartışmaya açık bir yapıt. Ama değişik, ayrıksı bir film. Beğenmeme yargısını tümüyle yadsımaya varacak ölçülere indirgemeyi de hiç hak etmiyor bence. Türk sinemasının değişmemesinden yakınanların ise her türlü değerlendirmeye açık böylesine belirgin değişiklik motişeri içeren filme tavır almaları da, sanırım filmin kendisinden çok, Sinan Çetin'in kişiliğinden olsa gerek."

Ferda Anıl Yarkın'ın Allahım Allahım adlı parçası

Görüldüğü gibi bu eleştirmenlerimizin hepsinin ayrı bir yargısı var film için. Bazıları beğeniyor, bazıları beğenmiyor. Ama ortak bir kanı var, bu da filmin ayrıksı ve değişik bir film olduğu. Anlaşılan Sinan Çetin ve filmleri oldukça tartışılacak.

Bay E'yi eğlendirici, ancak ciddi olmayan bir film olarak tanımlamak belki de en iyisi. Çünkü hiç bir türe sokulamıyor. Sinan Çetin Siyaset Meydanı'nda savunduğu düşüncelerini kanıtlamak istercesine bu filmi yapmış gibi sanki. Büyük seyircilere ulaşmak ve para kazanmak arzusuyla yola çıkması düşünceyi bir kenara bırakmasına yol açmış. Sonuçta seyredildikten sonra unutulacak bir film ortaya çıkmış. Sinan Çetin'den umudumuzu hâlâ kesmedik. Saçma sapan olamayan, anlatacağı bir şeyler olan yenilikçi filmler bekliyoruz kendisinden.

Bir programımız daha burada sona eriyor. Hepinize mutlu ve sinema dolu günler diliyoruz.

Programın müziği

Hazırlayan : Battal Odabaş

Sunan : Fulya Karademir

Program sorumlusu : Emel Karayel