Ölümsüz fılminin afişi

Costa-Gavras

Costa-Gavras'ın da bu yıllar içerisinde üç filmi var: İtiraf (L'Aveu), Ölümsüz (Z, 1969) ve Sıkıyönetim (L'Etat de Siège, 1972) sinemada oldukça önemli bir yeri bulunan Costa-Gavras'ın yalnızca Fransız olan siyasal filmlerinden sözedeceğiz.

Costa-Gavras, 1933 Atina doğumlu ve Yunan kökenlidir. 1952'de Fransa'ya yerleşmiş, Sorbonne'da Edebiyat okuduktan sonra René Clair, René Clément ve Jacques Demy gibi yönetmenlere asistanlık yapmıştır. Şimdi siyasal hoşgörüsüzlük üzerine yaptığı üçlemeyi inceleyelim.

Ölümsüz (Z):[1]

Yönetmen : Constantin Costa-Gavras.
Senaryo : Constantin Costa-Gavras, Jorge Semprun (Yunanlı Vasilis Vasilikos'un romanından).
Müzik : Mikis Theodorakis.
Müzik yönetmeni : Bernard Gerard
Oyuncular : Yves Montand, Irène Papas, Jean-Louis Trintignant, Jacques Perrin, François Périer, Charles Denner, Pierre Dux, Julien Guiomar, Bernard Fresson, Renato Salvatori, Marcel Bozzuffi, Jean Bouise, Magali Moël.
Kamera : Raoul Coutard.
Sanat Yönetmeni : Jacques d'Ovidio.
Yapımcı : Jacques Perrin, Hamed Rachedi.
Yapım : Reggane-Films (Paris), ONCIC (Cezayir).
Süre : 127 dakika.

Bir Fransız-Cezayir ortak yapımı olan film, yönetmenin en yankı yaratmış filmidir. Yunanlı sosyalist, barışçı milletvekili Gregorios Lambrakis'in Polaris füzelerinin Yunanistan'a yerleştirilmesi aleyhine yaptığı bir konuşmasından sonra, 22 Mayıs 1963'te, bir triportörle gelen saldırganlar tarafından öldürülmesini ve sonra bu cinayetin soruşturulmasını anlatır. İktidar ve yargı ilişkilerini inceler. Academy Award ödülünü kazanmıştır. Cannes'da Jean-Louis Trintignant En İyi Aktör ödülünü aldı. New York Film eleştirmenleri (New York Film Critics) ve Ulusal Film Eleştirmenleri Derneği (National Society of Film Critics) filmi En İyi Film (Best Picture) olarak değerlendirdiler. En İyi Yabancı Film oskarını da aldı.

Christian Zimmer'e göre:[2]

"Costa-Gavras'ın iki filmi, Ölümsüz ve İtiraf hakkında çok yazı yazıldı ve burjuva basın, onları, gerçek politik filmler olarak selâmlamada bir an bile tereddüt etmedi. Halbuki, bize öyle geliyor ki, bu filmler, politikanın ideoloji tarafından tamamen bozulmasının iki güçlü iyi örneğini oluştururlar. (Başka bir senaristle, Franco Solinas'la çalışılarak yapılmış Sıkıyönetim aynı yaklaşımı haketmiyor). Costa-Gavras, belki farkına bile varmadan anlamlı mesajı tercih etti. Yüksek nitelikli, ilerici, hatta cesur mesaj (var), fakat içinde sorun yok. Lambrakis olayı, daha genel olarak, Yunanistan'daki politik durum konusunda halkın bilgi eksikliği, bundan dolayı Yunanlıların, sorunlarına karşı görece vurdumduymazlığı, gizli anti-sovyetçiliğini güçlendirebilecek her şeye karşı aşırı duyarlılığı (...) yönetmeni engelliyordu."

Sol düşüncenin önündeki engelleri, özellikle Yunanistan gibi Albaylar Cuntası egemenliğinde yaşamış bir ülkeden bir kahramanla anlatması, oldukça önemlidir. İktidar-muhalefet ilişkilerinin sergilenmesi, yargı üzerinde oynanan oyunlar, geri plânda ABD-SSCB çekişmesinin (Polaris füzelerinin yerleştirilmesi) yer alması ve bir cinayetin meydana gelmesi, filmi bir thriller tadında izletiyor. Ticari film kalıpları içerisinde oldukça başarılı.

Filmin senaryosunu ve diyaloglarını yazan Jorge Semprun, aynı zamanda Alain Resnais'nin de senaristiydi. Bu yüzden, filmde, Savaş Bitti'den (La Guerre Est Finie, 1966) esintiler taşıyor. Fakat ondan farklı olarak, politik suiastın kurbanının düşüncesini değil suikastın yankılarını inceliyor. Costa-Gavras, Bir polisiye filmin olay örgüsünü verir gibi rahat bir anlatım kullanmış. Kolaycılığa kaçtığı ve melodrama başvurduğu anlar da olmasına karşın, politik olarak çürütülemez. Bir politik labirentin içinden oldukça kolay çıkmasını biliyor.

Şimdi de Charles Ford'un film hakkında yazdıklarını aktaralım:[3]

"(...) Ölümsüz (1968)[4], bir övgüler konseriyle karşılandı: Bir polisiye roman gibi sürükleyici, otantik olarak angaje edilmiş ilk film, önemli yansızlık, cesur yapıt, göz kamaştırıcı teknik virtüözlük. Tüm bunlar gerçekti. Olayın hayali bir ülkede geçmesine karşın, en az bilgisi olan bir seyirci bile, Yunanlı milletvekili Lambrakis'in 1963'te, Selanikte uğradığı suikastın ele alındığını anlıyordu. Jorge Semprun'ün, Vassilis Vassilikos'un bir romanından aldığı senaryosu, gerçekten dinamik bir yapıtın tüm kompozisyon olanaklarını yönetmene sunuyordu. Costa-Gavras, bundan geniş ölçüde yararlandı ve filmin çok sayıda görüntüsü hâlâ unutulmamıştır, örneğin Yves Montand'ın (Milletvekili) ve Jean-Louis Trintignant'ın (yargıç) rolleri. Bununla birlikte, filmin sonunda, yönetmenin hafif bir beceriksizlik yaptığını da anımsayalım. Bir gelişme, iktidara gelen Albaylar tarafından alınmış, yazar tarafından saçma bulunan tüm önlemleri belirtiyordu. Beceriksizlik, gerçek önlemleri kurmaca önlemlerle karıştırmaktan ibarettti."

José M.a Caparrás Lera da filmden övgüyle sözediyor.[5] Lera'ya göre şash-back'ler mükemmel olarak kullanılmış. Analitik kurgu ve eleştirel gerçekçilik, filme çok şey katıyor. Yine Lera, New York'lu eleştirmenlerin, 1969 yılının özel ödülünü bu filme verdiğini yazıyor aynı yapıtında.

Savaş Bitti'nin ekibiyle, Jorge Semprun, Yves Montand gibi, adı geçen filmde de rol almış kişilerle çalışmasının yanısıra, özellikle Raoul Coutard'ın kameraman olarak seçilmesi, kendi özgün stilini ortaya koyması açısından oldukça etkili olmuştur.

Ölümsüz'ün müziği sonradan oldukça tanınmış ve müziğin yaratıcısı Mikis Theodorakis, Yunanistan'da milletvekili seçilmiştir. Filmde söz konusu edilen yargıç, yıllar sonra Yunanistan'da Cumhurbaşkanı olmuştur: Hristo Sarçetakis. Yunanistan'da askeri cuntanın yasakladığı Ölümsüz, bu ülkenin demokrasiye kavuşmasından sonra, 1974'te ancak gösterilebilmiştir. Film sadece Yunanistan'da değil, dünyanın pek çok yerinde yasaklanmış bu arada ülkemizde de uzun süre gösterilmemiştir.

İtiraf (L'Aveu)

Yönetmen : Costa-Gavras.
Senaryo : Jorge Semprun.
Oyuncular : Yves Montand, Simone Signoret, Gabrielle Ferzetti, Michel Vitold.
Yapım : Films Pomereu-Corona-Fonorama Selenia Cinematographica.

Costa-Gavras'ın siyasal üçlemesinin ikincisi olan İtiraf, Çekoslovakya'yı anlatır. Fransa-İtalya ortak yapımı olan İtiraf'ın senaryosunu Arthur London'ın bir anlatısından uyarlayan, aynı zamana Ölümsüz'ün de senaristi Jorge Semprun yazmış.

1951 Prag'ı. Dışişleri bakan yardımcısı Arthur London izlendiğini hisseder. London, İspanya'da uluslararası tugayın eski bir dövüşçüsü, Fransa'da bir direnişçi, nazi kamplarında bir sürgündür. Budapeşte'deki Rajk ve Sofya'daki Kostov duruşmalarından beri tutuklamalar birbirini izler. Arthur London kaçırılmış, hapsedilmiş ve yargılanmıştır. Kendini savunur, inkâr eder, pes eder, itiraf eder. Tüm bu zaman içerisinde, karısı onu arar, kavga eder, işini kaybeder; ideallerine sadık olduğu için kocasının itiraşarını öğrenince bunu kabul etmez.

Ölümsüz'den bir yıl sonra, aynı kadroyla çekilen İtiraf, bu kez 1950'lerde, Çekoslovakya'da Stalinizmin hüküm sürdüğü bir dönemi anlatan, yine politik bir baskı çalışmasıdır. Temel konu yine gerçek bir olaydan alınmıştır. Arthur London'ın gerçek yaşam öyküsünden yola çıkılmıştır. Costa-Gavras'ın politik malzemeyi bir polisiye olay örgüsü içinde işlemedeki ustalığını bu filmde de görüyoruz.

Jorge Semprun'ün senaryosu, Arthur London'ın 1951'de başından geçen haksız davanın ayrıntılarıyla ele alınmasıyla kendini gösteriyor.

Charles Ford, bu film konusunda şöyle diyor:[6]

 "Eğer Ölümsüz, herhangi bir totaliter rejimde özgürlüğe verdiği zararlara karşı bir iddianame idiyse, İtiraf, nerede uygulanırsa uygulansın, Stalinist yöntemlere karşı en ciddi mahkûm etmedir. Costa-Gavras'ın filmi anti-komünist bir film değildir, ama, elbette, anti-sovyet bir filmdir. Öyle anlaşılıyor ki, her yerde aynı coşkuyla karşılanmamıştı. Polis örgütünün baskısı ve işkencesine uğramış diplomat rolündeki Yves Montand, insanlığı ve gerçeği allak bullak ediyordu."

Ölümsüz ve İtiraf'ın anlatmak istedikleri, yönetmenin düşündüğü kişilere göre tamamen saptırıldı. Ölümsüz, tamamıyla depolitize edildi, İtiraf ise iktidarın elinde etkili bir silaha dönüştü, iyi bir polisiye, iyi bir thriller haline geldi. "İtiraf'ın gösterime girmesinden bir kaç gün sonra, televizyondan yayınlanan Meclis'teki bir tartışmada, M. Pleven, Fransızlara, komünist rejimin insanlara uygun gördüğü davranışın bir aynası olarak bu filme bir gönderme yapıyordu..."[7]

Ölümsüz ve İtiraf benzer noktaları olan filmlerdir. Her ikisi de politik baskı denemeleridir. Birisi 1960'ların Yunan diktatoryasıyla, diğeri de 1950'lerin Çekoslovakya'sındaki Stalinizm ile ilgilidir ve gerçek olaylara sıkı sıkıya bağlıdır. Costa-Gavras şöyle diyor:[8] "Temel olarak ahlâksal bir pozisyonum var. Olayları tarihsel bağlamları içerisine oturtmak istemiyorum." Her iki film de önce eğlenceli, daha sonra ise sadece politik analizlerle devam eden iyi bir dedektif öyküsünün tüm karmaşıklığını gözler önüne seriyor.

Guy Hennebelle, Costa-Gavras'ın filmlerinin diyalektiği tüm boyutlarıyla verememesine değiniyor:[9]

 "Ölümsüz, Yunanlıların politik sahne karşında sessiz bir tanık olduğu ve ülkenin kaderinin sadece tekil bir kaç başoyuncu arasında oynanan oyunun bir bölümüne bağımlı olduğu duygusu veriyordu. İtiraf, basit bir saptama düzeyini aşamıyor. Değeri, kuşkusuz, kabul edilemeyecek önlemleri sergilemesinden geliyor, fakat, yönetmen, Stalinist suçluluğun deus ex machinasını kendi hesabına tekrarlamaktan öteye gidemiyordu. Hiç bir sınıf analizi (yoktu)."

Guy Hennebelle, hiç bir sınıf analizi yoktu derken aslında Costa-Gavras'ın filmlerinde olmayan bir şeyi ortaya çıkarıyordu. Costa-Gavras siyasal olayları anlatmakla yetiniyor, soru sormuyor ve arka plândaki oluşumlardan sözetme gereksinimi duymuyordu. Sinema yapıyordu ve filmlerini bir propaganda çalışması olarak düşünmüyordu. Sadece bir cinayeti, özünde siyasallık da bulunan bir cinayeti, yine polisiye filmlere özgü yöntemlerle anlatıyordu. Daha sonraki yılarda yapacağı Müzik Kutusu (Music Box) filminin de konusu ve yöntemi İtiraf ile benzerlikler gösterecekti.

Sıkıyönetim (L'Etat de Siège/L'Americano, 1972)

Yönetmen : Costa-Gavras
Senaryo : Costa-Gavras ve Franco Solinas (Bu kez senarist değişiyor).
Görüntü : Pierre-William Glenn.
Müzik : Mikis Theodorakis.
Oyuncular : Yves Montand, Renato Salvatori, O.-E. Hasse, Jean- Luc Bideau, Maurice Teynac.
Yapım : Reggane-Films, Unidis Euro International, Dieter Geisler F. Prod. (Almanya-Fransa-İtalya yapımı).
Süre : 121 dakika.

Uruguay'ın bağımsızlığı için silahlı mücadele veren Tupamaro gerillaları, ülke yönetiminde etkin bir ABD'li diplomat ve "askeri danışman"ı kaçırır.

Uruguay'da, 1958 yılında yapılan seçimleri Blanco'ların kazanmasıyla ülkenin siyasal ve ekonomik bunalıma girmesi ve ABD'nin etkisinin artmasıyla birlikte toplumsal bir muhalefetin doğmasına yol açan; bunun sonucunda genç aydınlar tarafından kurulan, 1963'ten başlayarak da kentlerde adam kaçırmalara ve silahlı eylemlere girişen Tupamaro gerillaları tarafından öldürülen Don Mitrione suikastinin üzerinden henüz iki yıl geçmemiştir. Tupamarolar, ABD ajanının maskesini düşürmüş ve onun tarım yardımı adı altında çeşitli güney Afrika cumhuriyetlerine yaptığı yolculuklar sırasında sürdürdüğü faaliyetlerini ortaya çıkarmışlardı. Senaryo, bir yığın silahıyla, işkence aletleriyle, yanıltıcı konuşmalarıyla ve faşist mantalitesiyle, bunu, Yves Montand'ın yüzü aracılığıyla veriyor.

Cumhuriyet Gazetesi'nin filmi tanıtırken kullandığı ifade şöyle:[10]

"Costa-Gavras, bu ilginç yapıtında, iktidara gelme yöntemi olarak silahlı mücadeleyi seçen Tupamaroların eylemini geniş, ayrıntılı biçimde verirken, gerilim, savaş ve ajitasyon filmi klişelerini büyük bir hünerle kaynaştırıyor. Öyküsü bizde de yayınlanan `Sıkıyönetim', 1970'lerde, açık biçimde silahlı mücadeleyi öven bir film olarak algılanmıştı. Gerçekten de ilk bakışta böyle bir izlenim uyandırıyor. Ancak bugün, böyle bir yaklaşım yüzeysel olacaktır. Yönetmen, daha önceki filmlerinde `solcu kahramanlar'ı oynattığı Montand'a CIA ajanı rolünü vererek belki de bu yaklaşımı daha o zaman önlemek istemişti. Costa-Gavrasın en eleştirilmesi gereken yanı, önemli siyasal konuları işlediği filmlerinde izleyicinin sinirleriyle çok fazla oynamasıdır."

Filmin senaryosu, daha önce, Gillo Pontecorvo'nun uluslararası başarı sağlayan filmi Cezayir Savaşı'nın da(Battle of Algiers/La Bataglia d'Algeria, 1966) senaristi olan Franco Solinas tarafından yazıldı. Costa-Gavras'ın yaptığı üçlemenin en iyi filmi olduğunu söyleyen Roy Armes, bu filmin de diğerleri kadar güçlü, heyecanlı etkisi olduğunu yazıyor.[11] Charles Ford da "Yves Montand'ın bu filmdeki rolünün diğer iki filmdekinden daha başarılı olduğunu" belirtiyor.[12] Şöyle diyor:[13]

"Amerikan ajanı Dan Antony Mitrione'nin, Montevideo'da Tupomaro gerillalarınca öldürülmesinin gerçek öyküsü kısa anlatılmamıştır ve özellikle, aksiyonu ağırlaştıran tekrar sahneler içerir."

Roy Armes'ın filmi en iyi bulmasından ve Charles Ford'un da yavaş bulmasından sonra Christian Zimmer şöyle diyor:[14]

"Sıkıyönetim'de (1972, Fransa-Şili) Costa-Gavras, ABD'nin ayaklanmaları bastırmak, polis servislerini örgütlemek ve devrimci hareketleri tutuklamayla, işkence ve ölümle ezmek için dünyaya gönderdiği saygın bir AID (Agence Internationale de Développement - Uluslararası Gelişme Ajansı) görevlisi görünümündeki CIA ajanlarından sadece biri olan ve filmin merkez kişisi bir karakteri bize sunuyor. Burada politik bir gerçekçilik sözkonusu ve yönetmen, basınla yaptığı röportajlarda, filmindeki her şeyin gerçek olduğu (senaristi Franco Solinas'la birlikte senaryolarına dayanak yaptıkları belgeler daha sonra bir cilt halinde yayınlandı) olgusu üzerinde ısrardan vazgeçmedi. Elbette filmde Philip Michaël Santore adı verilen karakterin kimliği dışında her şey, halbuki (filmin) öyküsü Uruguay'lı Tupamaro'lar tarafından 1970'te kaçırılıp öldürülen Dan Anthony Mitrione'nin öyküsüydü.

Öyleyse eleştiri neyle ilgilidir? Bu karakterin kurmaca yanıyla ama en aza indirgeyerek, yani dramatik gücünün özel, basit belirtileriyle. Adam form tutmak için jimnastik yapıyor, evlidir ve çok çocuğu vardır. Dahası film, bize, havaalanına gelişte bir kaç plânla bu adamın sadece çok sayıda insan arasında biri olmadığını ve merkez motoru Washigton'da olan büyük bir makinanın bir çarkı olduğunu açıkça gösteriyor. Onun gerçek bir "it" olup olmadığını, düzeni kişisel algılayışını, Birleşik Devletler'in davasına bağlılığını, özel erdemlerinin onun hakkındaki yargıyı değiştirip değiştirmediğini kendi kendine sormanın yararı ne? Eğer yönetmen, bu sorunların sergilenmesini istediyse bunu bizzat kendisi yapacaktı. Birey olarak, karakterin durumuna acımamızı istediyse, işte böyle ailesinin içerisinde, dostlarıyla bize gösterirdi, yalnızca mesleğini değil geçmişini de hatırlatırdı.

Sıkıyönetim, Philip Michaël Santore üstüne değil, Amerikanemperyalizmi üstüne bir filmdir. İşte gerçek. Ortaya atılan soru şu değildir: "Bu adam ölmeyi haketti mi?"Fakat şunu sormalıydı: "Devrimin çıkarı onu ortadan kaldırmak mıydı, değil miydi?" Philip Michaël Santore, Yves Montand'ın yüzüne sahip olsa bile, hâlâ, çok kesin bir biçimde yüzsüzdür, ya da daha doğrusu, bu (yüz) Amerika'nınkinden başkası değildir. Tupamaro gerillalarının ona yaptığı sorgulamanın -ahlâksal olana ait olan- kim olduğunu değil, -politik olana ait olan- oynadığı rolün ne olduğunu ve hangi gücü temsil ettiğini itiraf etmeye yönelik bir amacı vardı. Geriye kalan her şey sadece sinemaydı. Sadece bu gerçeğe benzerlik, yani özel olma, insan takıntısı, gerçekçilikten tamamenuzaklaşmış bu düşünce, [çünkü ruhbilimcilikle (psykologisme) kirletilmiştir] sinemada hüküm sürmeye devam ediyor ve eleştirmenleri etkiliyor (...)."

Diğer Filmleri

Costa-Gavras, 1975 yılında, Vichy'deki yaşamı anlattığı Özel Bölüm'ü (Section Spéciale, 1975) çekti. Buradaki yaşamı çok fantezist bir biçimde anlatan bu film özellikle karakterlerin oyunculuklarıyla dikkati çekiyor.

1979'da Kadın Işığı (Clair de Femme) filmini yapan Costa-Gavras, 1981 yılında Cannes Uluslararası Film Festivali'nde Altın Palmiye'yi bizden bir yönetmen, Şerif Gören'in Yol filmiyle paylaştığı Kayıp (Missing) gibi önemli bir çalışmasıyla yaşamına devam ediyor.

Sonraki filmleri: Hanna K. (1983), Aile Kurulu (Conseil de famille, 1986), İhanet (Betrayed, 1986) ve Berlin Film Şenliğinde Altın Ayı ödülünü alan 1990 tarihli Müzik Kutusu (Music Box).

Costa-Gavras'ın Fransa'daki döneminde yaptığı filmler, yukarıda da gördük, önemli ve ciddi filmlerdir. Her biri, dünyanın bir başka yerindeki insanların, tekil ya da örgütlü savaşımlarını karşımıza getiriyor. Costa-Gavras özellikle suikastları (Ölümsüz, Sıkıyönetim) ya da duruşmaları (İtiraf, Müzik Kutusu) konu ediniyor. Bir babayla Şili'deki kayıp oğlunu arıyor. Costa-Gavras'ta tümüyle sinemaya adanmış bir kişilik buluyoruz. Bunu ticari sinemanın kalıpları içinde yapsa da işlediği konular hedefine varıyor.

[1] Filmin orijinal adı olan Z, "o yaşıyor" anlamına gelen zei'den alınmıştır. Z harfi zei olarak okunur.
[2] a.g.e.
[3] Charles FORD, Histoire du Cinéma Français Contemporain, 1945-1947, Editions France-Empire Paris, 1977.
[4] Filmin tarihi konusunda bir yıl kayma var. Diğer kaynaklarda 1968, 1969 ve 1970 olarak belirtilmiş.
[5] José M.a Caparrás LERA, El Cine Politico-Visto Después del Franquismo, DOPESA (Grupo Mundo de Ediciones) yayınları, İspanya, Nisan 1978, s. 154.
[6] Charles FORD, a.g.e.
[7] Christian ZIMMER, a.g.e.
[8] Guy HENNEBELLE, Quinze Ans de Cinéma Mondial, 1960-1975, Edition du Cerf, Paris, 1975, s.359.
[9] a.g.e.
[10]Cumhuriyet Gazetesi, Sıkıyönetim filmi tanıtım yazısı, İstanbul, 10-12-1994, s.17.
[11] Roy ARMES, a.g.e.
[12] Charles FORD, a.g.e.
[13] a.g.e.
[14] Christian ZIMMER, a.g.e.