Mestinaz Gündaş

Aslıhan Taylan

İ.Ü. İletişim Fakültesi

Radyo-TV ve Sinema Bölümü

2. Sınıf

 

 

DZİGA VERTOV

 

"GERÇEĞİ GÖSTERMEK,BASİTLİKTEN ÖTE BİR ŞEYDİR,ÇÜNKÜ GERÇEK BASİTTİR."

DZİGA VERTOV

 

"Sinema-Göz'ün kuramcısı ve uygulayıcısı Dziga Vertov ülkemizde çok az tanınmaktadır. Bu sinemacının filmleri ve düşünceleri yabancı sinema tarihçileri ve eleştirmenleri tarafından iki ayrı biçimde yorumlanmıştır. Bunların bir kısmına "Kino-Pravda"lar "dolaysız çekimi" gerçekleştirerek "gerçek sinemayı" oluşturmuş ve böylece Vertov, Lumiere'den Rouche'a kadar uzanan "gerçekçi" akımın içinde yer almıştır. Karşıt yorumsa Vertov'un kurgu anlayışından yola çıkarak "biçimci"(formalist) bir yorumla "underground" sinemasının kaçınılmaz uçurumuna yuvarlanmıştır. Her iki yorum da, her ne kadar birbirlerinin karşıtı gibi görünmekteyseler de, aslında, burjuva sanat anlayışının birer ürünüdürler ve gerçekte, Vertov pratiğinin sinema alanına getirdiği katkıları yadsımaktan öte bir anlam taşımazlar.

 

Vertov'un "gerçek"e yaklaşımı, idealistlerin kullandığı anlamda "gerçeğin aşılması" ya da "gerçek üstüne yeni bir gerçeğin oluşturulması" değil, tersine "gerçeğin diyalektik açıdan ele alınması"dır.

 

Vertov'un sinemasında temel bir unsur olan "çözümleyici kurgu"da, çağdaş sinemacıların pek çoğunun anladıkları türden mekanik bir işlem olmayıp "sentezsiz analiz olmaz" diye belirlenen bilimsel dünya görüşünün bir sonucudur."

(ÇAĞDAŞ SİNEMA, SAYI:2, 1974)

 

 

YAŞAMI

 

2 Ocak 1896'da Polonya'ya bağlı bulunan Bialystok kasabasında doğar. Babası bir kitap dağıtımcısıdır. Bialystok'ta liseye, piyano ve keman çaldığı müzik okuluna başlar. 1915'te Moskova'ya taşınır.1916'da Petrograd'a gider ve Psikonöroloji Enstitüsü''ne dahil olur. İnsan algısına ilgi duyar. Rus hükümetine seslenen Monarşist ideoloji karşıtı bir taşlama yazar. Ses kaydı denemelerini yapacağı "işitme laboratuarı"nı kurar. "Demir El" adlı şimdi kayıp olan bir roman yazar. 1917'de onu sinemayla buluşturacak olan kameraman Alexander Lemberg'le tanışır. 1918 yılında Moskova Film Komitesi'nin Belgesel Bölümü sekreteri olur.

 

1918-1919 döneminde 'Kino-Nedelya' (Haftalık Sinema) ve 1922-1924 döneminde ise "Kino-Pravda" (Sinema Gerçek) adlı iki dergi film dizisinde çalışan Vertov sinemanın temel ilkesi olarak "devinimi" öngörmüş, bilinçli olarak, dziga (topaç) vertov(fırdöndü) takma adını seçmiştir. Kamera ve sinemacının gözünü birleştiren bir yöntem olan "Sinema-Göz"ünü geliştirir. İlk deneyimi Moskova Film Komitesi'nin ikinci katından ağır çekimle düşüşünü fotoğraflamasıdır. 1919'da Kinoklar Grubu oluşur. Daha sonra "Biz Bir Manifesto Çeşitlemesi”ne dönüşecek olan "Teatral Sinemanın Silahsızlanması Hakkında" adındaki ilk manifestosunu tanımlar. Güneydoğu cephesi Devrimci Ordu Servisi Film Bölümü'nün direktörlüğüne atanır. Lenin'in de katıldığı Sovyetlerin Yedinci Kongresi'nin çekimlerinde süpervizörlük yapar. Ünlü film denemeleri koleksiyonu Cinematography'yi okur, Platon Kerezhentsev'in "Toplumsal Çatışma ve Perde" makalelerini inceler. Ajit-Tren "VTSIK" ile ülkeyi dolaşır. 1921'de Ajit-Tren VTSIK'ı ve Kurtuluş Savaşı Tarihi'ni gerçekleştirir. 1922'de Sinema-Gerçeği'nin (Kino-Pravda) ilk maddesi üzerinde çalışmaya başlar." Biz Bir Manifesto Çeşitlemesi"ni yayınlar. Sonra "Sinema-Göz: Altı Maddede Doğuşu" makalesinin sinopsisini yazar. 1924'te Vertov'un kurgusunu yaptığı bir belgesel olan "Lenin'in Gömülüşü" gösterilir. Yine aynı yıl "Sanatsal Dramatik Gösterim ve Sinema-Göz'e Odaklanmak" çalışmasını tamamlar. "Sinema-Göz-Farkında Olunmayanları Yakalayan Yaşam" gerçekleşir. Einsenstein'le yazdıkları makaleler yoluyla birbirlerini eleştirirler. 1925'te Lenin'in Sinema Gerçeği'ne ek olarak, "Köylülerin Kalplerinde Lenin Yaşıyor" gerçekleştirilir. "Leninist Oran" bağlamının tartışıldığı "Sinema-Gerçeği ve Radyo-Gerçeği" makalesi yayınlanır."Sovyet,İleri"yi gerçekleştirir. Eisenstein'in "Potemkin Zırhlısı"nda Sinema-Göz 'ü kullandığını belirttiği "Gerçekler Fabrikası" makalesini yayınlar. "Dünyanın Altıda Biri"ni gerçekleştirir. Paris'te Dünya Gösterimi'nde bu filmle bir ödül kazanır.

 

Eisenstein'ın göz önünde olan filmlerini , Esther Shube'un da taklit filmlerini eleştirdiği, "Oyunsuz Sinemanın Tüm İşçilerine" adlı makalesini yazar. 8 Ocak 1928'de "Kameralı Adam " Kiev'de gösterilir. 1931 yılında Coşku'yu " şimdiye dek işittiğim en ilginç senfonilerden biri" diye öven Charles Chaplin'le tanışır. Lenin Üzerine Üç Türkü" adlı filmi Avrupa'da birçok ülkede ve Amerika'da başarı kazanır. 1937 yılında Ekim Devrimi'nin 20. yıl kutlamaları şerefine "Lullaby" Moskova'da gösterilir. Dokümanter Film Merkez Stüdyosu yapımı bir belgesel olan "Günün Haberleri" için çalışır. 1954'te Moskova'da yaşamını yitirir.

Hayatının büyük bir bölümünü kurgu masasında geçirmiş olan Dziga Vertov için belgesel sinemacı demek en doğrusu. Rusya'da 1918 ekim devrimi sonrasında sinemayla tanışan Vertov, gerçeğin sorgulanması ve ortaya çıkarılması gerektiği karmaşasında, dönemi kuşatan "büyüleyici" kurgu sinemasına bir karşı tepki olarak, gerçeği arayışın serüveni; kendini Sinema-Göz kuramında bulmuş. "Sıradan kurgu filmleri, burjuvazinin kullandığı bir alet olarak, burjuva dünya görüşünü yansıtmakta, izleyenleri büyüleyerek, hayallerini kışkırtmaktadır." Dziga Vertov, bu film anlayışını bir virüs olarak görmüş, dekoru, kostümü oyuncularıyla, senaryolu filmlerin müptelalığını tütün kullanan birindeki puro veya sigara ihtiyacına benzetmiştir. "Sinema-nikotinle sarhoş olan seyirci, beyaz perdeden, sinirlerini yatıştıran maddeyi içine çeker. Sarhoş olup düşüncelere dalmak (kurgu filmin temel yöntemi) seyirciyi dinsel bir etkiye sokar ve belirli bir süre sonra sürekli olarak aşırı heyecanlı bir bilinçsizlik durumunda tutmaya başlar..." Bilinçsiz duruma gelen seyircinin gerçeğin çarpıtılmış biçimini kabul etmesi kolaylaşacaktır. (Genelleme yapacak olursak günümüzün tecimsel "Amerikan filmleri" bu yöntemin kullanımına iyi bir örnektir.) Matisse'in dediği gibi "Güpegündüz hepimizin görebildiği şeyleri adlandırmaktan kaçınıyorlar. Bu bir pipo değildir diyorlar."

Hem bilinçsiz duruma getirilen hem de büyülenmeye müsait seyirci ile büyüleyici yönetmen arasındaki danışıklı dövüşe isyandır Vertov'un isyanı. Bu isyan Vertov'un (Sessiz sinema dönemlerinde) elindeki kamerasıyla şekil bulacak, tüm yaşamı boyunca sosyalist bir sinema anlayışının oluşturulması için çaba sarf edecektir. Milyonlarca seyirci kitlesi tarafından anlaşılabilecek, "Sovyet halkı ile tüm dünya halkları arasında varolan gerçeğin devrimci çözümlenmesi platformunda, sinema bağlantısının oluşturulması" olacaktır amacı. Kâr sağlayan ve eğlendirici filmlerin üretime el koyması karşısında, amacı uğruna savaşmayı göze alarak işe başladı Vertov.

Birincisi: 'Artistik dram sineması' karşısında, senaryosuz, dolaysız bir sinema yapmak gerekiyordu. Dolaysız sinema, önceden tasarlanmamış, filme çekilecek olan olayların çekimden önce olmayıp çekim anında üretildiği sinemadır. Bunu belge filmlerinden ayıran özellik belge filmlerinin dolaylı veya dolaysız çekilebilmesi olgusudur. Belgesel bir olay önceden kurulup çekilebileceği gibi önceden kurulmamış, çekim anında üretilmiş de olabilir.

Belgesellik perdede yansıyan görüntünün seyircide uyandırdığı bir izlenim olup gerçekte, sinemanın yapısı gereği yapıntısal bir nitelik taşıdığı göz önünde bulundurulduğunda bu kavramın materyalist bir sinemanın oluşturulması açısından belirleyici bir işlevi bulunmamaktadır. Ancak "belgesellik"le filmin gerçekleştirilmesinde "belgeler"den yani gerçeğin parçalarından yola çıkılmasının aynı anlama gelmediğini ve aradaki farkın gözden uzak tutulmamasını belirtmek gerekir.

Dolaysız Sinema kendini teknik diye tanımlar. Dolaysızlığın bütün özgüllüğü çekim tekniklerinde, araçlarında, yönteminde yatar. Dolaysız ile dolaylılık arasındaki temel ölçüt, çekimin filmin üretimini şartlayıp şartlamamasındadır. Dolaysız sinema, filmin çekimi anında gerçekliği yeniden üreten betimleme sinemasıyla çatışmaktadır. Fakat salt görünen gerçeği yansıtmayı hedef alarak yönetmenin katkısını sıfırlayan dolaysız sinema burjuva dünya görüşünü yansıtmaktan öteye gitmemektedir.(3)

Dolaysız sinemanın burjuva betimleme sinemasını etkilemesiyle birbirine karşıt iki anlayış oluşmaya başladı. Burjuva sinema anlayışına göre dolaysız sinemanın tek ereği, gerçeğin suretini çıkarmak ve olaylara tanıklık etmekti. Bu anlayış yönetmenin katkısını sıfırlıyordu. "Her türlü müdahaleden arınmış sıfır noktasında diye tanımlanan dolaysız sinemanın, ilerici amaçlar taşıdığında bile burjuva ideolojisini yansıtmaktan öteye gidemeyeceğinin açıktır."

İkincisi: Vertov'a göre sinemanın amacı tüm gerçeği ortaya çıkarmaktı. “Görünmeyeni Görünür Kılmak”. Karanlığı aydınlığa, maskeleri yalınlaştırmaya çalışmaktı. Yakup Barokas Gerçek Sinema dergisinde verdiği bir örneğe göre, "fabrikadaki işçilerin yaşantısını konu edinen bir yapıtı saf bir röportaj veya aktüalite türünde gerçekleştirmek amaçlandığında alıcının, her günkü yaşantıları içinde çalışmakta olan işçilerden başka bir şeyi saptaması olanaksızdır. Oysa önemli olan işçi sınıfındaki değişiklik tutkusunu, devrimci dinamizmi yakalamak ve göstermektir. Bu ise görünmeyen gerçektir." Vertov 'yaşayan insan' düşüncesini kavramak ve onların düşüncelerinin görüntüsünü ortaya çıkarma isteğindeydi.

Üçüncüsü: Görünmeyeni görünür kılmak, Vertov'u sinema dili konusunda düşünmeye zorluyordu.

Sinemayı bir dil olarak ele almak, ayrı ayrı film parçalarının, tıpkı dildeki kelimelerin bir araya getirilerek cümlenin oluşturulması gibi, bir araya getirilip anlamlı bir bütün oluşturulması, sinemanın malzemesinin gerçeği kaydeden film parçaları olduğu ve bu parçaların montaj masasında anlamlı bir şekilde birleştirilip, gerçeği ifade gücünü derinleştiren unsur olmasını sağlıyordu. Montaj yaratıcılık faktörünü ve yönetmenin katkısını devreye sokuyor, bu yaratıcılığın gerçeği örselemeyeceği aksine onu daha güçlü kılarak korunmasını sağlayacağı ortaya çıkıyordu. Nesnellik ön planda tutularak kayıt yapılıyor, ve kaydedilen nesneler bir araya gelme gücünde imgeleri yaratıyor, farklı bir gerçekte buluşuyorlardı.

Vertov, bir yazısında şöyle der: "Görüntüyle imgeyi birbirine karıştırmak tam bir felakettir. Görüntü, insan gözünün veya kameranın kaydettiği, aldığı şeydir. Eğer sinema salt kamera çekiminden ibaret olsaydı, imgelerle görüntülerin aynı şey olduklarını kabul edebilirdik. Ama sinema aynı zamanda montajdır. İnsan gözüyle kamera aynı şeyleri görmezler ve farklı türden kısıtlıklara sahiptirler. Ama her ikisi de "kısıtlı" olmayı, göreli bir hareketsizliği paylaşırlar. Algıladıkları şeyler yalnızca görüntülerdir. Montaj olmasaydı, görüntüden imgeye geçilemezdi."

Her sanatın kendine özgü bir gereci ve bu gereci söz konusu sanata uygulamak için bir düzenleme yöntemi vardır. Sinemanın gereci film parçalarıdır, onları yaratıcı biçimde bir araya getirmek de bu sanatın yöntemidir. "Sinema sanatı çeşitli sahneler çekildiğinde değil, bu sahneler birleştirildiğinde ortaya çıkar. Tiyatro yönetmeni gerçek süreçlerle çalışmak zorundadır. Film yönetmeni ise bu süreçlerin değişik çekimlerle, kaydedildiği selüloit parçalarıyla çalışır, dilerse ara noktaları atar, montajla değişik anlamlar yaratır." Bu ilk sinema-tiyatro ayrımıdır ve pek çok sinema göstergebilimcisi dünyada sinemayı bir dil olarak ilk defa inceleyen kişinin KULEŞOV olduğuna inanır. Kuleşov filmin biçimsel ve yapısal sorunlarına değinir. "Sinema göstergebilim ilişkisi son dönemde kurulduysa da sinemanın bir dil olduğu kavramı hep vardı." Kuleşov, Pudovkin, gibi yönetmenler çekimin sözcükle, ayrımın tümceyle eşdeğer olduğunu, çekimleri montajla birleştirmenin bir tür söz dizim olduğunu vurgularlar. Dünya yeni bir sinema dilinin yaratıldığına 1926'da Ayzenştayn'ın “Potemkin”i, Pudovkin'in “Ana”yı çekmesiyle tanık oldu. Bu tarafta senaryolu filmlere, devrimcilerin yeni bakış getirmesinin, Vertov'un sinema anlayışından bağımsız geliştiğini söyleyemeyiz. Sinema dilini inceleyen bir takım kaynaklarda Vertov'un adının geçmemesi onun belgesel sinema dalında değerlendirilmesinin bir sonucu olsa gerek. Nitekim bazı kaynaklarda Eisenstein'in ve Pudovkin'in, Vertov'un izinden gittiğini söyleyerek, bu akımın ürünü olarak, Potemkin Zırhlısı'nın, Genel Çizgi ve Toprak filmlerinin doğduğunu söylerler. Sovyet sinemasını dünyaya tanıtan bu eserlerin geri planında kalan Vertov, kuramını devrimin propagandasını yaparak kullanmış, devrim sürecinde gerçekleşen olayları kaydedip, montaj konusunda da ustalaşınca, belgesel kuramda ve sinema anlayışında devrim yapmıştır.

Bu montaj anlayışıyla Vertov'un Sinema - Göz kuramı, önceki belge filmlerden tamamen ayrılıyordu. Senaryosu, çekim senaryosu, provalarıyla tasarlanmış film çalışmaları için kurgunun "yeniden üretici" bir işlevi bulunmayıp sadece "yeniden kurucu" bir görev yüklenmiş olması, filmin büyük bölümünün çekim öncesi ve çekim sırasında tamamlanmasıyla senaryolu filmlerden de ayrılarak bir özellik kazanıyordu.

Tasarlanmış çalışmanın filmin çekim anında üretilmesini engelleyip engellemediği sorununda Vertov, film senaryosunu bir soruşturmanın planına benzetir ve bu planın üretici bir faaliyeti hiçbir şekilde engellemeyeceğini aksine yapıtın film çalışması sürecinde oluştuğunu ve her an için yeniden üretimin söz konusu olduğunu söyler.

Nitekim, Vertov'a göre kurgu, gözlem sırasında kurgu, çekim sırasında kurgu, çekim sonrası kurgu, göz atma ve kesin kurgu olarak değişik aşamalardan oluşmakta ve bu sürekli kurgunun birinci aşmasında konuyla doğrudan doğruya veya dolaylı olarak ilgili belgesel verilerin (belgeler, el yazmaları, eşya, çekilmiş film parçaları, resimler, gazetelerden kesilmiş yazılar, kitaplar vb.) kurgusu ve kaydı yapılmakta, bu kurgudan sonra seçimi yapılmış en önemli verilerin kaydı yapılarak temanın planı açığa çıkarılır. İkinci aşamada kurgu, insan gözünün işlenen konu üzerindeki gözlemlerinin özeti, üçüncü aşamada ise kurgu, duyarkat üzerindeki gözlemlerin özet haline getirilmesidir. Vertov'un, çekime bile çıkmadan ekip arkadaşları tarafından çekilmiş çeşitli film parçalarını (haber filmleri dahil) montaj masasında kurgulayarak ortaya bambaşka ürünler çıkardığı filmleri de vardır.

Kuramsal görüşlerini birbirinden ayrı ama birbirini tamamlayan üç noktada toplayabiliriz:

1-Çekilmiş Parçaların Kurgusu (Görsel ve İşitsel): Gerek önceden varolan çekimlerin kullanılması (eski aktüalite filmleri) gerekse belirli bir film için (belgesel çalışma) çekimler yapılması.

2-Sinema-Göz (Kino-Glaz): Yaşantıyı, hareketi, sesleri saptayacak, kaydedecek bir araç ve bunların sonra kurguyla bir düzen içine sokulması.

3-Habersiz Yakalanan Yaşantı (Jizn-Vrasplokh): Belgesel çalışmaların tüm miseen-scéne'lerini bırakıp çekmek ve saptamak.

Vertov 1919'dan itibaren kendine özgü çalışmalarını gerçekleştirmiştir. 1918 ilkbaharında Moskova Sinema Komitesi'nin düzenlenmesine koyulmuştur. Genç Sovyetler hükümetinin yayınladığı ilk aktüalite gazetesinin baş kurucusu olmuş, redaktörlük ona verilmiştir. Kinodelia (Sinema-Haftalık) adındaki filme çekilmiş bu ilk gazetesi Vertov'un sinemacılık mesleğini öğrenmesinde, hayalindeki yeni bir sanat tipini yaratmasında avantaj sağladı.

Kinonedelia'da her çekime katılmıyor, çeşitli muhabirlerden ona gelenleri ölçüp biçip, aralarında bağıntılar kurup, seçme yaparak kurguluyor ve kullanılmamış film parçalarını saklıyordu. Bu birikmiş parçaları, Kinonedelia'nın film bulunmadığından dolayı kapanmasından sonra, kurgulayarak, oniki bölümden oluşan iki buçuk saatten fazla olan ve belki de bu dönemin ilk kurgu filmi Devrimin Yıldönümü'nü gerçekleştirdi. Daha sonra savaş muhabiri olarak gittiği Volga cephesinden döndüğünde alıcı yönetmen Ermilov'un cepheden getirdiği görüntüleri kurguluyor ve ortaya deneysel bir film olan Tsarıtsyne Önündeki Çarpışmalar çıkıyor. Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti başkanı Kalinin ile güney batı sınırını dolaşırken Yıldönümü filminin gösterimini ve gezi sonrası, Kalinin, Bütün Rusya'nın "Starost"u adlı belge filmi gerçekleştiriyor. Özel olarak din karşıtı olan Kutsal Kalıntıların Çıkarılması bunu izliyor. Tüm bu çalışmalar Vertov'u olgunlaştırarak Sinema-Göz'ün kurulma aşamasına (1924) getiriyor. Fakat bu arada gazete film gibi olmayan çeşitli konularda röportajlardan oluşup, sürekli devinim içinde olan Kino-Pravda (Sinema-Gerçek)'ya başlar.

Vertov Kino-Pravda'yı şöyle anlatır: "Kino-Pravda, gerçeği sinema anlatım olanaklarıyla dile getirmeye çalışıyordu. Bir eşi daha bulunmayan bu laboratuarda sinemanın alfabesi kararlı, ağır bir şekilde oluşuyordu. Bazı Kino-Pravdalar, bir konuyu derinlemesine irdeleme amacıyla, birer uzun metraj boyutlarına ulaşıyordu. Taraflar ve muhalifler işte bu dönemde ortaya çıktı, tartışmalar bu dönemde başladı, sürüp gitti." 1923-25 yılları arasında 23 sayı çıkan Kino-Pravda'dan, devrim kutlamalarına ayrılmış olan “Dün, Bugün Ve Yarın, Kavga Ve Zaferin Beş Yılı” ortaya çıktı. Ve Rusya'nın bir baştan bir başa kat edilişinin şiiri “İlkbaharın Gerçeği”.

Bütün bunlar olurken, Vertov, kuramsal makalelerini ve bildirilerini çoğaltıyor; 1924'te, 1921'den beri düşündüğü Sinema-Gözü pratiğe uyguluyor. Bu akımın ilk ürünü Apansız Yakalanmış Yaşam adını taşıyordu. Bundan önce daha ziyade kurgucu olan Vertov artık alıcı yönetmenliği de yapar. 1925, 26, 27, ve 28 Vertov'un çok daha verimli yılları oldu. “İleri Sovyetler!” Ve ülkenin üretim kapasitesi üstüne “Dünyanın Altında Biri”. Bu üç filmle ilgili olarak Vertov, filmlerin birbirlerinden çok ayrı olduğunu, aynı sanatçının filmleri oldukları halde, yine de içerik yönünden farklı olduklarını, bir kez yapılarının, sonra her birine uygulanan işlemin ayrı olduğunu, üçünün ortak noktasının gerçeğe, sinema-gerçek'e dönük filmler olduğunu söyler. Devrimin onuncu yıl kutlamaları için Onbirinci Yıl'ı çektiği sıralarda, Vertov'un kuramı sınırlarını aşmıştı. Avan-garde sinemacılardan Alman Ruttman, Richter, Fransız Vigo, Carné, Lods, Belçikalı Storck, Hollandalı Ivens, İngiliz Grierson bu kuramı benimsediler ve toplumsal bir sinemaya yönelmeyi denediler.

Dziga Vertov'un dünyanın her yerinde gösterilen ve en çok ün yapan yapıtı, çektiği "Kameralı Adam" oldu. Bu filmde, hedefin gerçek, Sinema-Göz'ünse bir araç olduğu ilkesi biraz değişikliğe uğrar görünse de Vertov'un yapmak istediği sokaklarda yaşayan bir insan olarak görüntülediği kameralı adamın türlü durumlarda ne yaptığını anlatmak oldu. Vertov böylece bir taşla iki kuş vurmuş oluyorduk der: "Hem ‘Sinema-Alfabe’yi herkesin anlayacağı bir Sinema-Dil üzerine çekiyor, hem de bir insanı, rastgele bir insanı, öyle sırası geldikçe değil, filmin başından sonuna dek perdede tutuyorduk. Çektiğimiz ne Emil Jannings, ne Charlie Chaplin'di. Alıcı yönetmenimiz Mikail Kaufman'ı çekmiştik. Ona Jannings gibi ağlatmadığı ya da Chaplin gibi güldürmediği için hiç de serzenişte bulunmuyorum. Deney deneydir, yalnız bir cins çiçek yoktur. Çiçeğin türlüsü vardır. Her yeni yetiştirilen çiçek, ilk kez elde edilen her çiçek bir takım karmaşık deneylerin sonucudur. Her defasında yaygın tüketime yönelik filmler değil de film (sanat) üreten filmler de yapmayı görev saydık kendimize Bu filmlerden bir iz kalmıştır. Geleceğin zaferlerinin vazgeçilmez inancasıdır bu filmler. Lenin Üstüne Üç Türkü (1934), yaratıcılarına uluslararası bir ün sağladıysa, “Kameralı Adam” akımının görevi de öyle küçümsenemez. Üç Türkü'nün beton işçisi ya da Ninni'nin (1937) paraşütçüsü, bu sözsüz filmle gerçekleştirilmiş deneylerin meyveleridir dersem size aykırı gelmesin!

"Kameralı Adam"da amaca değil de araca ağırlık verildiyse bunun nedeni filmin amaçlarından birinin, öteki filmlerde olageldiği gibi araçlarımızı saklamak değil tersine ortaya çıkarmak oluşundandır. Filmin bir amacı da sinema olanaklarını tanıtmaktır. Araçları saklamak olurdu yoksa bu. Filmin yapılmasının yararı olup olmadığı ise ayrı bir iştir. Bu soruya cevap vermek başkalarına düşer." Vertov öldükten sonra bir dergide yayınlanan röportaja göre bunları söyler. Devamında; ne olursa olsun hiçbir senaryoya bağlı kalmadan "yaşayan insan"ı çekmenin riskli olmasından bahsederken muhalifi sözünü keser:

- "Ne olursa olsun hiçbir senaryoya bağlı kalmamak" dediniz. Senaryo konusunda sizin için söylenenler doğru mu?
- Ne diyorlarmış benim için ?
- Sizin öteden beri senaryoya karşı olduğunuzu söylüyorlar. Doğru mu bu?
- Hiç de öyle değil, oyunlu filmler için adamakıllı bir senaryodan yanaydım. Mizansensiz çekilen oyunsuz bir film içinse "senaryo" kullanılmasına karşıydım. Mizansensiz bir filmde senaryoyu anlamsız buluyorum. Bu yalnız terminoloji planında değildi. Daha üst düzeyde bir plan tipi öneriyordum. Plan ile gerçeğin arasına sürekli bir iç etkilenim sağlayacak etkin bir plan şekli, bir doğma değil çekim için kılavuz olacak bir planı öneriyordum. Gerçekleştirilen sinema gözlemlerin analiz (bilinmeyenden bilinene) ve sentezi (bilinende bilinmeyene) birbiriyle çelişki halinde değil, tersine birbirlerine sıkı sıkıya bağlıdırlar. Sentezi analizin ayrılmaz bir parçası olarak ele alıyorduk. Senaryonun yazılması. Çekim ve kurgunun birlikte, durmadan yapılan gözlemlerle birlikte gerçekleştirilmesini istiyorduk. Engels'in "sentezsiz analiz olmaz" öğüdüne sıkı sıkıya bağlıydık.

1930-34 arası Vertov'un en verimli dönemi oldu. Daha sesli film çıkmadan üzerine epey kafa yoran Vertov ilk sesli filmi “Coşku”yu 1930'da çekti. Sesli filmin çıkışı o yıllarda endişe ile karşılanıyordu. Sesli sinemanın kurgunun önemini ve görüntünün dinamiğini sarsacağı görüşü yaygındı. Sesli sinemayı hazırlıklı karşılayan Vertov, kuramını ve sadece kendisinin bildiği yöntemleri uygulama fırsatı buldu. İpolit Sokolov gibi eleştirmenlere karşın, iki tekniğin birleşmesini önceden kestirmişti. İppolit Sokolov hem "doğanın fotojenik olmadığını" ve hem de sesli filmlerin "sesten arındırılmış stüdyolarda gerçekleştirilmeleri gerektiğini, yoksa sadece bir miyavlama konseri kaydı elde edilebileceğini, zira böylesinin modern yaşamın gürültüsü olduğu'nu" ileri sürerken bu tez Coşku filminin çevrilişiyle karşılık buldu. Sesli sinemanın gelişini şiddetle kınayan C. Chaplin ise filmi gördükten sonra Vertov'a hayranlık ve tebrik kartı gönderdi. Ses kayıt cihazlarını dışarı çıkararak doğal seslerin kaydedildiği filmde, ses imkanları fazlasıyla kullanıldı.

VERTOV VE KONSTRÜKTİVİST GELENEK

Görüşleriyle Sovyet avant-garde'ının en ayırt edici beklentisini temsil eden konstrüktivistler, sanatçıyı, aktif olarak yeni bir toplumun inşasına katılırken, tıpkı bir fabrika işçisi gibi, ödevi "yararlı nesneler" yapmak olan bir mühendis gibi gördüler. Sanatsal üretimin daha yararlı anlamlarından biri ise, sıradan izleyicilere mesajları aktarma ve doğal hareketin tüm bileşenlerini yeniden inşa etme yeteneği veren, konstrüktivist sanatçılara çok çekici gelen bir sanat biçimi olan filmin göreceli yeni araçlarıydı: Onlar bu anlama, insanları eğitmeye yarayacak en güçlü araç olarak bağlanmışlardı. Bu açıdan film ikili bir amaca hizmet etmeliydi: Sosyalist bilinci, burjuva mantığıyla değiştirme yoluyla, teknolojik devrim ve bu topyekün dönüşüme yardımcı olmak ve çalışan sınıfın acil sorumlulukları ve gereksinimlerine odaklanarak sanatı özgürleştirmek. Konstrüktivizmin en üst tanımı belki de Naum Gabo ve Antonin Pevsner kardeşler tarafından oluşturulan ünlü “Gerçekçi Manifesto”da (1922) dışa vurulmuştu. Bu hareketin daha estetik kanadını temsil eden kardeşler “sanat bizim uzamsal algımızın dünyasının gerçekleştirilişidir” ve bunun sanatçısı “köprülerin inşasında bir mühendis gibi işini yapar ve yörüngelerin formülünü matematikçi gibi kurar.” (Gabo N. Pevsner A.(1967) A Realist Manifesto) diye belirtiyorlardı. Vertov sinemanın olanaklarını her bağımsız öğenin iç adımı (pace) olduğu kadar, fotoğraflaştırılmış malzemenin özel oranlarına göre tümüyle alınmış ritmik ve estetik bağlamın, uzam içindeki objelerin hareketini tasarlama sanatı (Vertov D. Biz. Bir Manifesto Çeşitlemesi, Articles s:45) olarak çalışmaya çaba harcamıştı. Bu şekilde, temsiliyetçi parçalarıyla ve -siyah ya da saydam kareler dahil- soyut karelerin kesilmesiyle sıkı bir görsel dinamizmin ileri derecesini başaran anahtar sahneleriyle “Kameralı Adam”, film yapımcılığına uygulanan bu konstrüktivist davranışı çok canlı olarak örneklemektedir. Daha sonra belgeleneceği gibi, Vertov’un dinamik ve bilinçaltıyla algılanan montajı, “Kameralı Adam”ın devrimci önemini fark etmeyi gözden kaçıran Sergei Eiseinstein da dahil olmak üzere, çoğu çağdaş eleştirmen ve film yapımcısı tarafından şok edici ve zarar verici olarak nitelendirilmiştir.

VERTOV’DAN

1-BİZ

“Biz kendimizi çöplüklerden bolca malzeme toplayan paçavracı sinemacı sürüsünden ayırt edebilmek için “Kinoks”lar olarak adlandırıyoruz.

Bu küçük panayır tüccarlarının alışverişleriyle “Kinoksların gerçek sineması”arasında herhangi bir benzerlik yoktur.

Çocukluk anılarıyla yüklenmiş Rus-Alman psikolojik-dram sineması bizce budalalıktan öte bir anlam taşımamaktadır.

Kinoks, büyük ölçüde görkemli bir görüntü dinamizmine dayanan Amerikan serüven filmlerindeki, pinkertonvari sahneye koyuşlardaki yakın çekimlerle, hızlı geçişlere teşekkür eder. Bu iyidir, ama bütünüyle düzensiz ve kesin bir devinim araştırmasından yoksun olarak oluşturulmuşlardır. Psikolojik dramlara oranla bir üstünlüğe sahip olmalarına karşın, bunlar herhangi bir temelden yoksun, sıradan yapıtlardır. Kopyanın birer kopyasıdır.

Biz ilan ediyoruz ki, eski romanlaştırılmış, tiyatrolaştırılmış ve diğer filmler cüzzamlıdırlar.

-Onlara yaklaşmayınız!

-Gözlerinizle dokunmayınız!

-Ölüm tehlikesi vardır!

-Bulaşıcıdırlar!

Biz Kinoks sinemasını müzik edebiyat ve tiyatro gibi diğer sanatlardan arıtıyor ve bize özgü bir ritim arıyoruz. Bunu da, ancak şeylerin devinimlerinde bulabileceğimizi sanıyoruz.

Biz sesleniyoruz:

v   romanın tatlı kucaklamasından,

v   psikolojik romanların zehrinden,

v   aşk tiyatrosunun sıkıcılığından,

v   kaçın,

v   müziğe sırt çevirin,

bize özgü bir ritim, bir ölçü, bir malzeme araştırılması ile, geniş alanlar, dört boyutlu bir uzay (3+zaman) kazanalım.”

2-Sinema-Göz

“Sinema-Göz” sinema analizdir.

“Sinema-Göz” “uzakların kuramı”dır.

“Sinema-Göz” perdede bağıntılık kuramıdır.

Saniyede 16 kare görüntüsünü kaldırıyorum. Çünkü bunlar artık hızlı çekimlerin ve hareketli alıcıların görüntüleri yanında basit birer çekim yöntemi olarak kalmaktadırlar.

“Sinema -Göz”ü gözün göremediğini çekebilen, teleskop ve mikroskop gibi sınırsız ve mesafesiz görebilme olanağını sağlayan,

  bir telegöz

  bir göz ışını

  ani bir görüş olarak tanımlamalıyız.

“Sinema-Göz”aşağıdaki hususları amaçladığından birbirini tamamlayan tüm bu tanımlamaları içermektedir. Çünkü “Sinema-Göz”:

  tüm sinema olanakları

  tüm sinema buluşları

  tüm yöntem ve metotları

  tüm gerçeği bulmaya ve göstermeye

yararlı şeyleri amaçlar.

Gizli çekimin amacı,”gizli çekim”değil, kişilerin maskesiz makyajsız,oynamadıkları bir anda,alıcı tarafından yalınlaştırılmış düşüncelerini alıcı gözüyle göstermek olmalıdır.

         “Sinema – Göz” görünmeyi görünen kılan, karanlığı aydınlatan, maskeli olanı yalınlaştıran, oyunsuz oyunu sağlayan bir yöntemdir.

         “Sinema – Göz”, evrenin sosyalizme açılması amacıyla sürdürülen savaşta bilim ve sinematografik aktüalitenin birleşimi, gerçek sinemanın perdede gerçeği gösterme deneyidir.

 

         KİNOKSLAR ve KURGU

         Artistik sinemada kurgunun anlamı, yönetmen tarafından ele alınan senaryonun değişik çekimlerinin bir sıraya göre birleştirilmesidir.

         Kinoksların kurgu anlayışıysa tamamen farklıdır. Bu, görünen evrenin düzenlenmesinden ibarettir.

         Kinokslar şunu ayırt ederler:

1-     Gözlem Sırasında Kurgu : Çıplak gözün herhangi bir anda, herhangi bir yere yönelebilmesi.

2-   Gözlem Sonrası Kurgu : Gözle saptanan görüntülerin, kafada, belli bir düzen içinde tasarlanması.

3-   Çekim Sırasında Kurgu : Bu kez gözlem sırasında saptanan görüntülere yönelen alıcıdır. Bu çalışma sırasında tasarlanandan, her zaman biraz değişik olan çekim koşullarına uymak gerekir.

4-   Çekim Sonrası Kurgu : Kaba kurgu diye adlandırılabilecek bu aşamada kesin kurgu için noksan gelen bir takım çekimler saptanır.

5-   Göz Atma : Ayrımlar arası geçişlerin saptanması için bir anlık yöneliş. Büyük bir dikkat ve alışkanlığı gerektirir. Savaş kural : sürat.

6-   Kesin Kurgu : Geniş temalı bir bölümde belirsiz kalmış küçük temaların açığa çıkarılması. En doğal sürekliliğin ve akışın sağlanması amacıyla, çekilen bütün malzemenin yeniden düzenlenmesidir.

 

Kurgu, ilk gözlemden, filmin kesin son bulmuş şeklini alıncaya

kadar devam eder.

 

         GİZLİ ÇEKİMİN KURALLARI

1-   Ansızın Çekim Yapmak : Eski bir askeri kural, sürat ve gözlem yeteneği.

2-  Önceden Saptanan ve Görülebilen Bir Şeyin Çekimi : Soğukkanlılık, girginlik ve anında yıldırım gibi saldırıya geçebilme yeteneği.

3-  Gizli Bir Yerden Çekim Yapmak : Sabır ve büyük bir dikkat.

4-  Kişilerin dikkatlerinin doğal bir nedenle başka bir tarafa yönelik olduğu bir anda çekim yapmak.

5-  Düzme bir nedenle kişilerin dikkatini başka bir tarafa çekerek çekim yapmak.

6-  Uzaktan çekim yapmak.

7-  Yüksekten çekim yapmak.

8-  Devinim halinde bir yerden çekim yapmak.

“Kurgu, çekilmiş film görüntülerini tek bir film halinde düzenlemek veya görüntüler sayesinde filmi yazmaktır.

 

KİNOKSLAR ve SENARYO

 

Gerçek şudur ki, artistik dramları, yazarın kalemi bizim filmlerimizi ise kurgu ve yaşanmış olayların düzenlemesi oluşturmaktadır.

Senaryo, bir veya bir grup kimsenin uydurmasıdır; bu kimselerin perdede yaşatmak istedikleri bir masaldır.

Bizim geniş atölyelere, muhteşem dekor ve yönetmenler, büyük oyuncu ve heyecan verici fotojenik kadınlara gereksinmemiz yoktur. Bize mutlaka gerekli olanlar :

1-   Tez iletim olanakları

2-  Yüksek duyarlıklı ham film

3-  Taşınması kolay, hafif ve küçük alıcılar

4-  Hafif aydınlatma araçları

5-  Tez çalışan bir sinema habercileri topluluğu

6-  Bir gözlemci – Kinoks ordusu

Bizim örgütümüzde şu kimseler bulunur :

·      Gözlemci – Kinokslar

·      Görüntü yönetmeni Kinokslar

·      Kurgucu Kinokslar

·      Yapıcı Kinokslar

·      Laboratuar teknisyeni Kinokslar

 

Belgesel Filmler Ve Nikotin Filmler

   

Sinemanın seyirci üzerindeki etkisi sorununa gerçekçi bir açıdan bakmak istiyorsak, ilkin iki noktayı açıklığa kavuşturmamız gerekiyor :

1-   Hangi seyirci?

2-  Ne gibi bir etki?

Dram sanatı, sinema salonlarında, sinema severlere, sigaranın tütün tiryakisine yaptığı etkiyi yapmaktadır. Nikotin filmler bu seyirciyi zehirlemiştir. Belgesel bir film ise, onları birazcık olsun, sarhoşluklarından ayıltır. Ama tatsal açıdan, yine de pek hoşa gitmeyen bir karşı zehir izlenimini uyandırır onlarda.

Sinemanın ulaşamadığı ve bu nedenle de, dram sanatının zehirleyemediği seyircinin durumu ise farklıdır. Bu kitlelerin beğeni ve kültürleri bizim onlara gösterdiğimiz filmlerle oluşmaktadır. Kina-Pravda’ nın peşinden bu seyirciye bir dram filmi gösterdiğimizde tepkisi, hiç sigara içmemiş birinin ağır bir tütün karşısındaki tepkisi kadar sert olacaktır.

Yabancılar bizlere bolca tütün sağlamaktadırlar. Oysa, gerçekte halka sundukları sigaralardan çok izmaritlerdir. Sigara – filmler büyük kentlerde gösterilmekte, izmaritler ise halka, kırsal bölgelere tahsis edilmektedir.

         Uyutmak ve telkin etmek; dram filmlerinin belli başlı etkileme yöntemidir bu. Bu yöntemle, seyircinin bilinçsiz ve aşırı coşkun bir durumda tutulması sağlanmaktadır. Gerek müzik, gerek tiyatro, gerek sinema, seyirci ve dinleyicinin bilinçaltını etkilemekte, böylece başkaldırabilecek olan bilincini etkisiz bir hale getirmektedir. (15 Temmuz 1924)

        

Dergi Filmlerinin Önemi

Bizler, sözel ve yazına değin tartışmalara girişmektense, filmlerle tartışmayı, diğer bir deyişle sinema yapıtları üretmeyi daha doğru buluyoruz. Bu kararımızı da tam bir başarı ile uygulamaktayız. Dergi – filmlerimiz en iyi sanat filmleriyle ustaca boy ölçüşebilmektedir.

“Kino-Pravda” bunun en yetkin örneğidir. Oysa burjuva ve yarı burjuva işletmeler bu filmlerimizi boykot ettiler. Ancak bu durum bizlerin tüketicinin koşullanmış beğenilerine uymamıza yol açmadı. Sadece yeni bir seyirci kitlesine yönelmeye zorlandık.

“Kino-Pravda” başkentte ve taşrada emekçi derneklerinde, her gün büyük bir başarı ile gösterilmektedir. Nepman, seyirci, öpücük ve cinayetlerle dolu dramları yeğliyorsa, bu filmlerimizin işe yaramadığını göstermez, seyircinin işe yaramadığını gösterir.

 

FİLMOGRAFİ

·      Film Weekly ( Haftalık Sinema, Kinonedelia) Kırk Beş Bölümlük Dizi (1918 – 1919)

·      Radonezh’in Sergei’nin Dünyadan Göçüşünden Geri Kalanlar 25 dk. (1919)

·      Devrimin Yıldönümü 150 dk. (1919)

·      Tsaritsyn Savaşı 40 dk. (1920)

·      Mironov Duruşması 12 dk. (1920)

·      Rehber Gemi, Kızıl Yıldız 25 dk. (1920)

·      Tüm Rusya’ Nın Büyük Kalinin’ i 25 dk. (1920)

·      Ajit – Tren VTSK 12 dk. (1921)

·      XIII. Ordunun Askeri, Yoldaş Kozhevnikov 12 dk. (1921)

·      Kurtuluş Savaşı Tarihi 175 dk. (1921)

·      S.R. Davası 40 dk. (1922)

·      Depo Bölümü 25 dk. (1920)

·      Sinema Gerçeği, Dizi 23 Parça (1922 – 1925)

Ø    Dün, Bugün, Yarın Sinema Gerçeği No : 13, 35 dk. (1923)

Ø    Bahar Sinema-Gerçeği S.G. No : 16, 40 dk. (1923)

Ø    Karadeniz – Arktik Okyanus Moskova, S.G. No : 20, 12 dk. (1924)

Ø    Leninist Sinema-Gerçeği S.G. No : 21, 35 dk. (1924)

Ø    Köylülerin Yüreğinde Lenin Yaşıyor S.G. No : 22, 25 dk. (1925)

Ø    Radyo Sinema-Gerçeği S.G. No : 23, 12 dk. (1925)

·      Çatışmanın 5 Yılı Ve Zafer 75 dk. (1923)

·      Bugün 8 dk. (1923)

·      Goskino Filmin Takvimi 12 dk. (1923-1925)

·      Sovyet Oyuncakları 12 dk. (1924)

·      Humorlar 3 dk. (1924)

·      Siz Bize Hava Verdiniz 12 dk. (1924)

·      Sinema-Göz Farkında Olunmayanları Yakalayan Yaşam 82 dk. (1924)

·      Baltık Filosu Gemisinin Dış Seferi, “Aurora” Seferi Ve Eğitim Gemisi “Komsomolets” 12 dk. (1925)

·      Sovyet İleri! – Şimdi Geçmişte Ve Gelecekte Moskova Sovyet’i 83 dk. (1926)

·      On Birinci Sene 87 dk. (1928)

·      Kameralı Adam (Son Sessiz Filmi) 95 dk. (1929)

·      Coşku – Don Basin Senfonisi 96 dk. (1930)

·      Lenin Üzerine 3 Türkü 70 dk. (1934)

·      Lullaby 60 dk. (1937)

·      Sergo Ordzhonikidze’ nin Anısına 24 dk. (1937)

·      Kahraman Sovyet Kadınlarının Zaferi 15 dk. (1938)

·      Üç Kadın Kahraman 90 dk. (1938)

·      A Zirvesi Bölgesinde 5 dk. (1941)

·      Kana Kan – Cana Can SSCB Sınırındaki Alman Faşist Saldırganların Suçları 15 dk. (1941)

·      Ateş Hattında Belgesel Kameramanları 12 dk. (1941)

·      Size, Cepheye – Kazakistan’ ın Övgüleri Cepheye 60 dk. (1942)

·      Ala – Tau Dağlarında 25 dk. (1942)

·      Gençlik Yemini 40 dk. (1944)

·      Günün Haberleri, Günlük Film Belgeseli. Her Biri 12 dk. (1944 – 1954)

 

MANİFESTO

 

1-   Drama halkın afyonudur.

2-  Kahrolsun beyaz perdenin ölümsüz kralları ve kraliçeleri! Yaşasın sıradan günlük işlerin başında kaydedilmiş ölümlü insanlar

3-  Kahrolsun burjuva senaryoları!

4-  Drama kapitalistlerin elinde ölümcül bir silahtır. Biz bu silahla devrimci günlük yaşamımızı sergileyerek bu silahı düşmanımızın elinden alacağız.

5-  Modern drama da eski dünyanın bir artığı, devrimci gerçeğimizi gerici şekillere sokma çabasıdır.

6-  Kahrolsun günlük yaşamımızın tiyatroda sahnelenmesi. Bizi olduğumuz yerde yakalayıp çekin!

7-  Senaryo üzerinde uydurulmuş bir masaldır. Biz kendi yaşamımızı yaşarken üzerimize biçilen görüntülere boyun eğmeyeceğiz!

8-  Herkes kendi işini yapsın, başkasının işini engellemesin! Sinemacının işi bizi, engellemeyecek bir şekilde çekmektir.

9-  Yaşasın proletaryanın devrimci Sine-Gözü!

 

(Kino-Glaz Eğitim Programı – 1926)

 

KAYNAKÇA:

-DZİGA VERTOV SİNEMADA KONSTRÜKTİVİZİM, Vlada Petric, Çev: Güzin Yamaner, Öteki Yayınevi, Ankara,2000

-L’ENCYCLOPEDİE DU CİNEMA, Bordas, Çev: Yrd.Doç.Dr. Battal ODABAŞ

-DEVRİM SİNEMASI: SİNEMA-GÖZ, Luda, Jean Schnitzer, Marcel Martin

-GERÇEK SİNEMA, GÜNEYLİ KİNOKLARA MEKTUP, Dziga VERTOV Sayı:12

-GERÇEK SİNEMA, BELGESEL SİNEMA/DOLAYSIZ SİNEMA, Sayı:8

-SİNEMA DİLİ ÜZERİNE YAZILAR,AYNZEYNŞTAYN, Sinemaya Dilsel Yaklaşım, Seçil BÜKER

-D. VERTOV VE YAŞANILAN GERÇEKLER,Yedinci Sanat(makale), Georges Sadoul sayı:14,1974

-VERTOV,SİNEMA-GÖZ (makale) Çağdaş Sinema, sayı:2, 1974

-VERTOV (makale), Türk Dili Dergisi Sinema Özel Sayısı,sayı:196, 1967