Dr. Battal Odabaş

 

Protestan Katliamı

 

425 yıl önce, tatlı bir yaz gecesi, Roman katolik milisler, ellerinde bıçak ve kılıçlarla protestanları evlerinden dışarı çıkarıp boğazlarını keserek Paris’i uyandırdılar. Binlerce ceset, 24 Ağustos 1572 şafağında, Fransa’nın kan gölüne dönmüş sokaklarında yatıyordu. Saray bu katliamı önlemeye çalıştıysa da başarılı olamadı. Saint Barthelemy Günü katliamı olarak tarihe geçen bu olay hâlâ fransız tarihinin en karanlık sayfalarından birisini oluşturmaktadır.

 

Bu katliamın arka plânında Fransa ve İspanya’nın Flanders bölgesini kendi denetimleri altına alma çabaları bulunmaktadır. Bir başka sebep de katolikler ve Huguenot olarak adlandırılan fransız protestanları arasında on yıllık bir asiller savaşının sürmesidir.

 

20 Ağustos 1572’de, Fransa’nın katolik kralı IX. Charles’ın ispanyol yanlısı annesi Catherine de Medicis, İspanya ile savaşılmasından yana olan, güçlü protestan yardımcısı Amiral Gaspard de Coligny’ye yönelik kurnazca bir suikast hazırladı. Ağır yaralanan Coligny, kralı, annesine karşı uyardı.

 

Charles’ın kız kardeşiyle yeni evlenmiş olan Fransa tahtının gelecekteki sahibi Henry de Navarre, Coligny’ye saldırı düzenleyenlerin cezalandırılmasını istedi. Bunun üzerine Catherine de Medicis, Coligny’nin ortadan kaldırılması için bir katliam düzenledi. Duke de Guise’in de aralarında bulunduğu Catherine de Medicis’nin güçlü yandaşları Coligny’nin evine baskın düzenleyip boğazını keserek öldürdüler ve cesedini evinin avlusuna attılar. Kilisenin çanları katolik milisleri silah başına çağırmak için çaldı. Bundan sonra katliam kontrolden çıktı.

 

Böylece “dinler savaşı” yeniden alevlendi. Henry de Navarre’ın krallığı sırasında 1598 tarihli Nantes Fermanı yayınlandı. Bu ferman Huguenot’ları bağışlıyor ve onlara tüm haklarını geri veriyordu. Bu ferman kral XIV. Louis tarafından yüzyıl kadar bir süre sonra yürürlükten kaldırıldı ve protestanlara karşı saldırılar yeniden başladı.

 

Çok sayıda Huguenot, Güney Fransa’nın uzak dağ köylerine sığındı. Yaklaşık 400 000 kadarı da özellikle İngiltere, Hollanda, Almanya ve İsviçre’ye sürgüne gittiler. Protestanların ezilmesi 1764’te sona erdi. 1789 Fransız devrimiyle de tam vatandaşlık haklarını yeniden kazandılar. Şu anda 58 Milyon nüfuslu Fransa’da bir milyon protestan var. Başbakan Lionel Jospin, eski sosyalist başbakan Michel Rocard, Nobel ödüllü yazar André Gide ve Jean-Paul Sartre, protestan kökenlidir.

 

FİLM

 

Bİr öncekİ yil gösterİlen Germinal filmiyle rekâbet eden 1994 yapımı Fransız filmi Kraliçe Margot, biraz önce sözettiğimiz olaydan yola çıkarak yapılmış bir filmdir. Fransız yazar Alexandre Dumas Père’in aynı adlı romanından Patrice Chéreau tarafından sinemaya uyarlanmıştır. Yönetmen, senaryoyu Daniele Thompson’la birlikte yazmış. Eurimage’ın desteğiyle fransız-alman-italyan ortak yapımı olarak gerçekleştirilmiş.

 

1995’te En İyi Kostüm Tasarımı dalında Oscar ödülü aldı.

1994 Cannes Film Festivalin’de Catherine de Medicis’yi oynayan Virna Lisi En İyi Oyuncu ödülünü; yönetmen Patrice Chéreau ise Jüri Özel Ödülü’nü aldı.

1995 César Ödüllerinin 5’ini Isabelle Adjani ve diğer oyuncular aldı.

Yine 1995 yılının En İyi Yabancı Film Altın Küre ödülünü aldı.

 

Kraliçe Margot, 1954 yılında Jean Dreville tarafından perdeye aktarıldı. Bu ikinci çevriminde daha başarılı bir film karşımıza çıkıyor.

 

1572’de Fransız kralının katolik kızkardeşi kısaca Margot olarak çağrılan Marguerite de Valois, Huguenot’lardan Henri de Navarre ile zorla evlendirilir. Katolikler ve protestanlar arasında bir barış sağlaması beklenen bu evlilik, binlerce protestanın, Saint Barthelemy gününde, katolikler tarafından katledilmesiyle sonuçlanır. Bu kıyım esnasında yaralanmış La Môle, kendisines aşık olan Margot’ya sığınmayı başarır. Genç kadın, çevresindeki insanların kışkırtması, çeşitli entrikalar çevirmesi karşısında, kocasının tarafını tutarak olayları yatıştırmaya çalışır. Louvre sarayına kapanıp kalmasına karşın Margot, protestan direnişi örgütleyen La Môle’ü yeniden görür.

 

Yönetmen sadece olayları anlatmak yerine duygusal şokları göstermeyi tercih etmiş. Bu tercihi, dönemin atmosferinin yeniden oluşturulmasında daha samimi ve kişisel bir estetik yakalamayı başarmış. Baş karakterler daha dikkatlice hazırlanmış. Bir bale virtüözünün elinden çıkmış izlenimi veren geçişler, kalabalığın kullanılması yönetmenin tiyatrocu geçmişini ortaya çıkarıyor. Bu kontras ışıklar, titreyen vücutlar, doruk noktasına varmış zulüm ve aşk niteliği yüksek oyuncular gösterisinde yönetmenin tüm yeteneklerini görüyoruz.