İstanbul Üniversitesi
İletişim Fakültesi
Radyo-TV ve Sinema Bölümü
3. Sınıf Öğrencileri
CHRISTIAN
METZ
VE
SİNEMANIN GÖSTERGEBİLİMİ
“Bir filmi açıklamak zordur, çünkü onu anlamak
kolaydır...”
Christian Metz (1931 – 1993) , çağdaş film
kuramcılarının lideri olarak, sinemanın işlevini yerine getirmesine olanak
veren maddesel koşullar üzerine ciddi bir çalışma yürütmüştür. Onun amacı,
sinemanın içindeki anlamlandırma oluşumlarının tam bir tanımlamasını yapmaktan
başka bir şey değildir. Charles Peirce ve Ferdinand de Saussure’ün
izinde olarak, bu girişimi, sinemanın bir “göstergebilimi” olarak adlandırmaktadır.
Mitry’nin
felsefesini Metz’in kuramından ayırmak güçtür.
Modern kuramcılar, kendilerine ait kavramlara
sahiptirler ve çalışmaları daha önce ele aldığımız kuramcılardan radikal olarak
farklılıklar gösterir. O, belirli sorulara belirli yanıtlar arayarak
çalışmalarını sürdürmektedir. Metz, kendini, film fenomeninin anlamlı bir
açıklamasından sorumlu bir filozof gibi değil, kendisine sunulan soruları çözme
denemesine girişen bir bilim adamı olarak görmektedir. Metz, mantıksal bir
çabaya ulaşma neticesindedir ancak bunu kendi çalışmalarının ufku içinde
yapmaktadır.
Metz’in kuramı genel olarak diğerlerinden edindiği
bilgi üzerine oturmaktadır. Film kuramının, ilerleyen beşeri bilimlerin
görünümleriyle yakından bağı bulunmaktadır. Ona göre artık sinema hakkındaki
bir görüş bütünündür; diğerinin tam olarak karşıtı olmamalıdır. Yeni
kuramcılar, tüm bireysel dünya görüşlerinin ötesinde olarak maddesel bir
şekilde var olan fenomenin parça parça açıklanmasına katılmamaktadır.
Sinema Semiotik Okulunun temel işi karşılaştırmalı
görünümler ortaya koymaktır.
Christian Metz’in yazıları iki bölüme ayrılır:
1.Sinemanın bilimsel kuruluşu
2. Bilim aracılığıyla belirli film sorunlarının
çözümlenmesi
Semioloji tanımlama olarak, sinema çalışmalarını
belirleme yöntemidir. Bu kapsamı ancak bilim adamları yerine getirebilir.
Göstergebilimin extreme öz-bilinçliliği, sinemanın
kendi hammaddesinin incelenmesiyle ortaya çıkabilir. Bunun için öncelikle
konunun ve amaçlarının belirlenmesi gerekmektedir. Metz, durumu filmsel ve
sinemasal olarak ikiye ayırmaktadır.
Göstergebilim, film çalışmalarını bir yana bırakarak,
ilgili diğer dışsal yapılar olan sosyoloji, ekonomi, sosyal psikoloji,
psikanaliz, fizik ve kimya ile ilgilenir. Metz ve takipçilerinin araştırma
alanı olarak seçtikleri konu film mekaniğinin içsel çalışmasıdır. Semioloji
genel olarak anlam ve film
işaretleri bilimidir. Bir filmin izleyici üzerinde bıraktığı izlenimin nasıl
araştırılması gerektiğini ortaya koyar. Film izleme kıstaslarını belirleme ve
belirli anlamları gün ışığına çıkarma amacını taşımaktadır. Örnek olarak,
semioloji uzmanı, zoom çekimindeki anlamın genel olanaklılıklarını
keşfetmelidir; aynı zamanda zoom’un, diyelim ki Robert Altman’ın filmlerindeki teknikler içinde oynadığı rolü
bilmelidir. Film alanının merkezinde sinematografik doğru vardır ve
sinematografik doğrunun merkezinde de anlamlandırma oluşumu vardır.
Metz, her sanat çalışmasının, her iletişim sisteminin
anlamlandırmanın belirli bir maddesi olduğunu söylemektedir. Ona göre hammadde,
film seyrettiğimiz zaman dikkat ettiğimiz bilgi kanallarıdır. Bunlar;
1.
fotoğrafik, hareketli
ve katlı görüntüler
2.
ekranda okuduğumuz tüm
yazılı maddeyi içeren grafik izleri
3.
kaydedilen konuşma
4.
kaydedilen gürültü veya
ses efektlerini içermektedir.
Anlamın film maddesinin parçalara ayrılması ve
bunların, iletişimin diğer biçimlerinin özdeklerinden farklılaştırılması küçük
bir görev olarak görülmektedir. O bize yalnızca “sinematografik doğrunun” nasıl
tanımlanacağını ve anlamlandırma için nereden bakmaya başlamamız gerektiğini
söyler. bu, öncelikle bir kendi kendini anlamadır ve bu anlamlandırma görünen
maddeden farklı bir şeydir.
Sinemanın işaretleri tıpkı tüm anlamlandırma
sistemlerinde olduğu gibi, çıkış noktasını doğrudan doğruya dilbilimden
almaktadır. Arnheim, sinemaya
belli dilbilim kavramlarını ve formüllerini uygulamayı denemiştir.
Çalışmalarının başlangıcında, Christian Metz, benzer bir soruyu ortaya
atmıştır: “Hangi yollarla ve hangi kapsamla sinema bir eylemsel dil gibidir?”
Metz, filmin basit bir isimle
karşılaştırılamayacağını söylemektedir. Bir tabanca resmi, bir özne veya bazı
film tümcelerinin nesnesi olmaktan çok, bir tümcenin kendisidir. Metz,
sinemanın bir tümceler dizisi olduğunu düşünür. Ancak onun bir sözlüğü veya
sözcük ve eşanlamlı isimler listesi yoktur. Hiçbir zaman sinemasal anlamın bir
sözlüğü oluşturulamaz.
Dilin görülebilen yapısına döndüğümüzde, Metz,
sinemanın gramerinin oluşturulmasının zor olduğunu söylemektedir. Kullanımın
belli kuralları vardır. Metz, gramatik film oluşturumundan daha fazla olarak
gramatik olmayan film oluşumundan bahsetmektedir. Görüntülerin yanlış seçimi
veya doğru olmayan sözdizimi için film yapımcısının doğrulanması söz konusu
değildir. bizim zevklerimiz, onun kilerden farklı olabilir; bizler başka bir
görüntü veya başka bir sıra isteyebiliriz. Ancak bu olası değildir. Sinemadaki
herkes duyum yapıyor görünmektedir. Film dili, eylemsel dilden tamamen farklı
görünmektedir.
Metz, film ve dilin, görünüm ve işlev arasındaki
benzerliğe saldırırken, kendisini Mitry ve hatta Bazin ile aynı
sınıfa koymaktadır. Bu kuramcıları bir araya getiren “anlam düşüncesi”dir ve
bir semioloji uzmanı olan Mitry’de bile “metafiziksel” yankıları duyabiliriz.
Onların hepsinin düşüncesine göre film görüntüsünün bir anlamlılık doğal
seviyesi vardır. Eğer film yapımcısı kendi anlamını belirtmek isterse,
öncelikli ifadelerini bu şekilde ortaya koyacaktır. Film yapımcısı, evrensel
dilin kullanıcısının yaptığı gibi anlamlandırmayı parça parça oluşturmayacaktır.
O, bunu kendinden olan doğal bir dünyadan gelmiş gibi düzenler, işaret eder ve
anlam akışına olanak tanır.
Bununla Beraber Film Bir Dil Gibidir
Metz’in film/dil benzerliğine uzun uzadıya saldırısı
bir karşı akım yaratmıştır. Metz, yavaş yavaş kendini Mitry ve Bazin’in
etkisinden kurtarırken, aracın geleneksel ve buluşsal özellikleri ortaya
konmaktadır. Bu ilişki onun ‘Language and Cinema” yapıtında toplanmıştır. Bu, soruna sistematik bir
çözüm sunmaktadır. Metz, ilk yıllarını film ve dilin üstün gelen düşüncelerini
yıkmakla harcamıştır. Böylece, kendi tarzıyla onları yeniden
oluşturabileceğini, sistematik bir yapı kazandırabileceğini düşünmektedir.
Erken dönem film/dil benzerliğinin başarısızlığı
sinemaya uygulanan dilbilimin fazla kullanılmasından değil, az kullanılmasından
kaynaklanmaktadır.
Sinemanın eylemsel dil gibi karmaşık bir dokuya sahip
olmadığı doğrudur, o daha çok bir
anlamlandırmanın aracı olarak değil, bir anlamlandırma yeri olarak karşımıza
çıkar. Bununla beraber, onun biçimlendirme yöntemlerinin araştırılması
gereklidir. Bu durum dilbilime geri dönmemizi gerektirir.
Metz,
dilbilim kavramlarının tümünün filme, genel iletişim kuramı olarak
uygulanmasını doğru bulmaktadır.
Metz, semiolojik çalışmalarına sessizce başlar. Öncelikle
“anlamlandırma”nın tanımını yapmaya girişecektir. Anlamlandırma, mesajların
izleyiciye taşındığı bir oluşumdur. Bazin, dünyanın sinemadaki görünüm aracılığıyle doğrudan doğruya bize
seslendiğini düşünmektedir. Bu durum göstergebilimciler tarafından inkar
edilmektedir.
Anlamlandırma, algılamanın kendisi içinde var olmamaktadır. O, bize dağıtılan algılamanın işaret değerleri içinde bulunmaktadır. Sinemada böyle işaret değerleri bize metinde kodlanmış mesajlar olarak gelmektedir.
1.
Kod / Mesaj
Bir kod, anlaşılmaya olanak tanınan bir mesaj olarak
mantıksal bir ilişkiden daha farklı bir şey değildir. Kodlar filmin içinde var
olmazlar; onlar, filmin mesajlarının olanak tanıdığı kurallardır. Onlar,
semioloji uzmanlarının oluşumu içindedir. Kodların gerçek bir varlıkları
olmamasına karşın, onların fiziksel bir varlıkları yoktur. Kodlar, anlam
maddelerinin karşıtıdır. Onlar, genel mesajların veya anlamın maddeye olan
baskısının mantıksal biçimleridir.
Film yapımcısı kodları, maddesini izleyiciye aktarmak
için kullanır. Göstergebilimci, ters yönde çalışmaktadır. O, bir filmin
mesajlarını,bu mesajlara üstün gelen kodları oluşturmada ona yardım eder. Çoğu
film tartışması ve film eleştirisi filmin söyledikleri üzerinde yoğunlaşır,
göstergebilimciler, bu mesajları
yönlendiren, filmsel konuşmanın kendisinin olanaklarının yasalarını
bulmayı amaçlamaktadırlar. Onlar metnin (filmin) söylediklerinin tekrarlamak
istemezler; bunun yerine böyle mesajlar hakkında hammaddeye olanak tanıyan tüm
mantıksal mekanizmayı soyutlamayı ummaktadırlar.
Kodların üç temel karakteristik özelliği vardır:
1.
Belirleme Derceleri
2.
Genellik düzeyleri
3.
Alt kodların
azaltılabilirliği
Metz’in spesifik kodunun en önde gelen örneği “ivmeli
kurgu”dur. Burada, belli bir biçim görüntü ve seslerin üzerine basılmaktadır.
Bu kod, hiçbir normal izleyicinin kaçırmayacağı uzak bir mesaj dağıtır. Bu
mesaj, sinema aracılığıyla dağıtılan oluşumun dışında var olmamaktadır.
Tayfın diğer ucunda sayısız spesifik olmayan kültürel
kodlar bulunmaktadır. Bunlar varlıkları açısından sinemaya bağımlı değildirler
fakat filmlerdeki yaşama transfer edilmişlerdir. Bunlar bizim algılamamızın temel alışkanlıklarını
içermektedirler. Pek çok göstergebilimcinin düşüncesine göre, bunlar bizim doğa
görünümlerimizi değiştirmektedirler.
Belirgin olan ve belirgin olmayan kodlar arasında sinemanın diğer araçlarla paylaştığı kodlar vardır. Metz, burada reme özgü bir kod olarak bilinen fakat Alman dışavurumcu filmlerinde sayısız kere kullanılan Chiaroscuro ışıklandırmasını işaret etmektedir. Benzer bir şekilde, Flaschback ve bir öykü içinde başka bir öykü anlatma gibi çoğu anlatım teknikleri sinemada olduğu kadar edebiyatta da bulunmaktadır. Film, semioloji uzmanının birincil görevlerinden biri film içinde veya belli bir film grubu içinde görünen kod türlerinin sınıflandırılası ve bu kodların belirginliklerinin çeşitli seviyelerinin ortaya konmasıdır.
Daha sonra kodlar, genellik derecelerine göre ayırt
edilebilirler. Bazı kodlar, tüm filmlere ilişkin iken diğerleri yalnızca belli
bir gruba ait bulunmaktadır. Metz, genel görünüm (manzara) çekimlerinin genel
bir kod olduğunu çünkü onun herhangi bir filmde hatta onun kullanımından
kaçınmayı tercih eden bazı filmlerde bil mantıksal olarak kullanıldığını
söylemektedir.
Belirli kodlar yalnızca belli bir sayıdaki filmde
görülebilir. Kovboy filmleri, giyim, manzara ve tutumun belirli kodlarıyla
doludur. Türler popüler olarak onları ayıran kodlarla tanımlanmaktadır. Auteur
çalışmaları meslek hayatı boyunca kullanılan yönetmene verilen belli bir kodun
numaralandırılması girişimine indirgenebilir.
Film tarihi bir göstergebilimcinin düşündüğünden
farklı olarak değişik çözümlerin (alt kodların) kodlama durumlarına (oyunculuk,
ışıklandırma, kamera hareketi vs. ) olan başarısından farklı bir şey değildir.
Öyleyse kod düzeyinde göstergebilimcinin iki temel çalışma alanı vardır. O
filmin tüm tarihi içinde kendisini ilgilendiren pek çok kodu inceleme ve
tanımlama olanağına sahiptir. Fakat yıllar boyunca bir kod üzerinde de
durulabilir ve onun varlığına hayat veren farklı alt kodları tanımlayabilir.
2.
Sistem / Metin
Sistem ve metin tasarımı kod ve mesaj tasarımından
ayrı olarak düşünülemez. Metin sayısız mesajların bir araya geldiği yerdir. Bu
biçimlendirilmiş veya kodlanmış olan belli bir madde miktarının
sınırlandırılması anlamına gelmektedir. Ayrıcalıklı metin doğal olarak tek
filmdir. Filmin yaratıcısına göre tek film onların çalışmalarının sınırlarını
işaret etmektedir. Dağıtımcılar ve sinema salonu yöneticilerine göre tek film
endüstrinin bir parçası olarak bir ticari birimdir. İzleyiciye göre ise tek
film üzerinde dikkatle durulması gereken bir metindir.
Potemkin Zırhlısı, 1925; S. M. Eisenstein
Göstergebilimci yapım, dağıtım ve psikolojik etki
gibi dışsal film gerçekleriyle ilgili değildirler. Onlar metini bireysel
filmden daha büyük veya daha küçük olması açısından ele alırlar. Genel olarak
tek filmi Potemkin Zırhlısı filminin Odessa Basamakları gibi veya Korkunç Ivan
renkli finalinde olduğu gibi bireysel bir çekim şeklinde mesaj düzenleme yeri
olarak düşünür. Benzer şekilde bir film grubu özellikle dizi ve tür
durumlarında doğru bir metin haline gelebilir. İzleyiciler genel olarak
sinemaya bir film seyretmek için değil bir Tom Mix westerni seyretmek için
gider. Özetle metin bizim bir bütün olarak okumak zorunda olduğumuz mesajların
genel bir tesiridir.
Metin
çözümleyici ve izleyici için bir titreşim sistemidir. Kodlardan ve onların
mantıksal siteminden oluşur ve mesajlar üzerinde belli değerlere sahiptir.
Mesajlar dizimsel (syntagmatic) ve dizinsel (paradigmatic) eksenlerde
düzenlenmiştir. Syntagmatic eksen metin zinciri içinde birbirine bağlanan yatay
mesajlar akışıdır. Paradigmatic eksen ise anlatım sırasında ortaya çıkar, ancak
anlatıma bağlı değildir. Metnin tam anlamı, düzenleme ve seçmenin iki ekseninin
karmaşık bir dokusudur.
Metz
göstergebilimciye kimi roller vermiştir:
1.
Kuramcı: Sinemasal
kodları tümüyle inceleme
2.
Eleştirmen: Bireysel
film metinlerinin kodlarının sistemleştirilmesinin araştırılması
3.
Tarihçi: Spesifik olan
veya olmayan alt kodların gelişiminin ve evriminin incelenmesi
Film
Biçimleri ve Olanakları
Kod , mesaj , sistem , metin , paradigma , ve
syntagm kavramları , iletişimin
tüm biçimlerinde ortaktır ancak bu kavramlar en azından belirli sinema içinde değillerdir
, bakabilme şekli, bakılmış olma şekli , bakılması gereken şekil hakkında
hiçbir şey söylemezler.
Kısaca , onlar sinemanın ne biçimine , ne de amacına
değinirler. Christian Metz ‘in “travaux pratiques”araştırması , semioloji
uzmanlarının sinemasal şekil ve amaç sorununa nasıl yaklaşmaları gerektiğini
göstermektedir.
Metz’e göre bu bütün kodların özetidir, onların alt
kodları bir araya gelirler ve aracın anlam maddesi içinde olası bir
anlamlandırma oluştururlar. Hem filmin tarihi hem de tüm film programları bu
tanımlamanın alt setlerini keserler. Film tarihi geçmişte kullanılmış olan alt
kodların bir setinden oluşmaktadır. Öyleyse, film tarihi, olası film
pratiklerinin daha büyük bir seti içindeki, belli film pratiklerinin bir alt
setidir. Göstergebilimci, bu alt setin biçim ve büyüklüğünü belirlemek
zorundadır. O, bunu iki yolla yapabilir; geçmiş ve şimdiki zamanı göz ardı
ederek, geleceğim sinemasının tüm olanaklılıklarını işaret ederek, bize
sinemanın nasıl olabileceğini, belki de nasıl olması gerektiğini göstererek; ya
da sinema metinlerini zamana uygun olarak çözümleyerek, bizim film tarihi
olarak adlandırdığımız alt setlerin modellerini göstererek ve diğerlerinin
değil de, bunların neden olanaklarının daha fazla olduğunu belirterek.
Metz, ikincisini seçme eğiliminde görünmektedir. O,
bunu geleneksel anlatım filmindeki yoğunlaşma ile projesini darlaştırarak
yapmaktadır. Ona göre tüm göstergebilimsel projeler eşit değere sahiptir. Metz
, sinemasal biçim ve işlev sorununun kalbinde bu olgunun yattığını
düşünmektedir. Onun merakı, politik içgüdüsü ile katlanarak çoğalmış ve onu
gelecekteki eylemlerimizi ve şimdiki anlayışları açık kılmak için, geçmişin
eleştirel dokularını anahtar olarak kullanmaya yönelmiştir.
Sinema, bizim için bildik olan anlamların üç
düzeyinin bir çözümlemesi tarafından en iyi şekilde anlaşılabilir:
Eleştirilebilir görüntünün gerçekçiliği, anlatımın biçimlendirici rolü ve
filmin daha yüksek derecedeki yan anlamları. Onun pratik çözümlemelerinin çoğu,
anlamlandırmanın ilk iki düzeyi ile ilgilidir. Bunlar gerçekçilik ve
anlatımdır.
Metz, kitabının ilk makalesinde, filmin gerçeklik ile
olan ilgisini sorgulamaktadır. Fiziksel akış açısıyla görüldüğünde, her film
görüntüsünün kapsadığı çok sayıda gerçeklik işareti türü sayılabilmektedir.
Örnek olarak, ekran üzerindeki nesnenin görüntüsü, gerçeklikteki nesne ile
nadiren aynı büyüklüktedir. Metz’in görüşüne göre, görüntünün önündeki
gerçeklik bize gerçek olarak sunulmaktadır.
Metz, gerçekliğim izleniminin, her zaman güncel bir
hareket olarak ekran üzerindeki eylemden oluştuğunu söyler.
Metz, daha sonraki yazılarında, bu izlenimin gücünü
iki şekilde yıkmayı denemektedir. İlk olarak, doğrudan doğruya izleyicinin
gerçek olarak algılamasına olanak tanınan şeyleri keşfetmeyi amaçlar. İkinci
olarak görüntünün ötesine geçerek, onun gerçeklikle olan büyüleyici benzerliği
üzerinde durur. Metz, hiçbir görüntünün saf olmadığını iddia eder. Ona göre,
her bir görüntü sosyo - kültürel kodların tüm türleri içine eklenmiştir veya bu
doku içinde bulunmaktadır. İçinde yaşadığımız dünya içinde çok sayıda kod ve
çerçeve bulunmaktadır. Metz, tasarımların üzerindeki kültürel anlam tabakalarını incelemek istemektedir.
Metz, İtalyan göstergebilimcilerin çalışmalarını ele
alarak, temel tasarım mesajının dağıtılmasına olanak tanıyan kodların bir
çözümlemesini yapmaktadır. Metz, görüntünün kendisinin kültürel olarak
belirlenmiş bir ürün olduğunu düşünmektedir. Bütün anlamlandırma kültür,
birikim ve çalışmanın ürünüdür.
Metz, bir anlatım biçimi olmasının dışında sinema
üzerinde çalışma yapılamayacağını
söyler. Anlatımı, ”olayların zamansal diziminin farkında olmadan kapalı
bir takip edenler sırası” tanımlaması ile belirler. Anlatımın temel biriminin
olaylar zinciri olduğunu söyler.
Uzun çalışmalarının sonucunda Metz, “La Grande
Syntagmatique du Cinema” sınıflandırmasını oluşturmuştur. Burada sinemanın
anlatım yeterliliği, çekimler arasındaki ilişkilerin bir kodunun başvurusunun
ürünü olarak görülmektedir. Metz, çekim-kesimi, değişken dizimi, sahnesi vb.
normal kurgusal filmdeki olaylar arasında sekiz adet büyük olası bağlantı türü
ortaya koymaktadır. O, bireysel türler, auteurlar veya periodlar içindeki
bağlantının özel kullanımlarını incelemek istemektedir. Böylece, içinde
bulunulan şartlar içinde kullanılan sinemanın anlatım yeterliliğinin nasıl
olduğunu öğrenmiş oluruz.
Sinemanın başlıca özelliklerinin (geçekçilik ,
anlatım , yananlam )genel olarak yansımacı bir şekilde üzerinde durması Metz’i
kodları işlevlerine olanak tanıyan özellikleri araştırmaya yöneltir.
“The Modern Cinema and Narrativity” (Modern Sinema ve
Anlatımsallık) makalesinde çalışma şemasını konu üzerinde yansımacı bir
eleştiri üzerine oturtur. Metz’in bilimsel göstergebilimi, ona filmler hakkında
bir anlatım hakkı tanımaktadır. Modern sinemadaki yenilik yeni alt kodların
gelişiminde yatmaktadır.
FİLMİN
GÖSTERGEBİLİMİ VE AMAÇLARI:
Christian Metz, popüler sinemanın kanunlarını ve
mantığını keşfetmek için, sinemaya egemen olan unsurlar içindeki alt kodları
incelemektedir.
Noel Burch, “Theory of Film Practice” (Film Pratiği Kuramı,1969) kitabı geleneksel
“biçimsel” yapı taşımaktadır. Burch,
sinemanın zaman ve uzam ilişkilerini değiştirme yeterliliğini basit olarak ele
almaz; öncelikle birbirini takip eden çekimler arasında olası on beş ilişkiyi
ortaya koyar. Daha sonra, Antonioni
ve Alain Resnais gibi devrimsel
yönetmenleri över. Onlar, klasik sürekliliği yıkarak, sinemaya her uzamsal -
zamansal ilişkinin kullanılabileceği bir boyut kazandırmışlardır.
Burch, sinemanın “yapısal” kullanımını araştırmaktadır. Burch, Bazin
gibi, sinemanın evrimine inanmaktadır; ancak ondan farklı olarak, bunun
yalnızca sanatçının biçimsel isteği ile yönlendirilmesi gerektiğini düşünür.
Theory of Film Practice, filmi tamamlanmış bir
göstergesel sistem gibi okumaktadır. Christian Metz, sanatın geleceğinin
program ve öngörüsünü serbest bırakma eğilimindedir. Onun günlük pratik
çalışması daha geniş bir işlev içermektedir. Metz’in son dönem çalışması film
tarihinin öyküsü olan psikolojik ve politik tasarım ile ilgilidir. Metz,
göstergebilimden uzaklaşarak Freud
Psikolojisine yaklaşır.
Cahiers du cinema ve Cinethique militan eleştirilerinde bir adım ileri giderek geleneksel anlatım sinemasını modern bir baskın kültürün egemen ideolojisini desteklemekle suçlamaktadır.
Marksist- Leninist eleştirmenler bilimsel bir araç
olan kameranın baskı grubuna hizmet ettiğini iddia etmektedirler. Onlara göre,
gerçek maddeyi anlama dönüştürdüğümüz “çalışma”dır. Sinema , bu çalışmayı
gizlemek bir yana dursun, her fırsatta sergilemektedir.
Onların düşüncesine göre bizler yeni bir kültür, yeni
bir gerçeklik yaratarak tüm kentsoylu arzulardan ve belli sınıf
farklılıklarından kurtulmak
zorundayızdır.
Her konu, altında yatan sosyo - ekonomik yapı içinde
ele alınmalıdır. Bu şekilde, dünyanın bilinçli olarak yeniden şekillenmesi
sağlanabilir.
Göstergebilim, bu plandaki başlıca bir işlevi yerine
getirmektedir, çünkü o bizim geçmişin önemsiz sinemasının ötesini görmemize
olanak tanır. Böylece geniş ve denenmemiş bir anlamlandırma bölgesine geçilmiş
olur. Dünyanın bize anlamını sunmasına izin veremeyiz. O bize yalnızca egemen
ideolojinin anlamını gösterecektir. Kamera hiçbir şeyi ele geçiremez. En dolu
duyumunda, o bir yaratım oluşumudur ve onunla, dünyanın yeni bir düzenlemesinin
temeli olacak yeni bir fiziksel görünüm yaratmamız gerekmektedir. Bu dünya,
yaşamın psikolojik ve ekonomik doğrularını ortaya koyacaktır. Gerçek bir toplum
içinde elverişli bir özgürlük sağlanacaktır. Film kuramının amacı bu olmalıdır.
Bilimsel göstergebilim bildiğimiz sinemanın eleştirisine hizmet edecektir.
Metz’in çalışma alanı da budur.
Onların çalışmaları Paris’te Tel Quel alanında
merkezlenen, büyük ve gelişen bir eylemin parçası olarak görülmektedir. Tel
Quel felsefesine ilişkin her çalışma
alanı, ağırlıklı olarak Marx, Freud, ve de Saussure ile bağlantılıdır. Marx,
sistemlerin baskısını eleştirmiştir. Freud, benzer olarak , kişisel psikolojik düzenlemenin kanunlarını bir bilim
olarak oluşturmuş, bireysel yanılgı ve baskıyı eleştirmiştir. Saussure, sistemleri anlamlandırarak , insan kavrayışının ve
bilgilendirme geçişinin kanunlarını ortaya koyarak bilimsel çalışmalarına
başlamıştır. Daha sonra Marx, Freud ve de Saussure, tüm insan sorunlarının ardında yatan nedenleri işlemeye yetkin bir
sistem biçimi oluşturmaya girişmişlerdir.
Bu tür yeniden biçimlendirme çalışmaları yalnızca sinema anlamlandırmasında görülmektedir. Devrimsel film kuramcıları, sinema göstergebiliminin belli buluntularını ona katarak bu karmaşık sistemden faydalanmalıdır. Bu şekilde, sinemanın kanunlarının kendileri içinde varolmadığı, insan aktivitesi ve insan doğasının daha geniş bir kapsam içinde katılımla sağlandığı anlaşılacaktır.
Böylece,
göstergebilim sinema ile bilimsel olarak ilgilenmeye başlamıştır. Metz,
iletişimin tarafsız bilimin idealine inanan bir kişi olarak belirleme
sistemlerinin çözümlemesine girişmiştir.
Christian
Metz’in Bazı Kitapları:
1.
The Imaginary
Signifier : Psychoanalysis and the Cinema
2.
Film Language : A
Semiotics of the Cinema
4.
Le Signifiant
imaginaire : psychanalyse et cinâema
5.
L'âenonciation
impersonnelle, ou, Le site du film
(Bu kitapları Amazon.com’dan
edinebilirsiniz.)
Kaynaklar:
1. Sinema Kuramları, J. Dudley Andrew
2. Yirminci Yüzyılda Dilbilim ve Göstergebilim
Kuramları, Mehmet Rifat
3.
Sinemada Anlam
Yaratmak, Seçil Büker
4.
www.rochester.edu/college/FS/seminars/modern
5.
CHRISTIAN METZ: Die
große syntagmatische Kette des Erzählfilms
6.
100 Yılın 100 Filmi,
Atilla Dorsay
7.
Amazon.com